Bası Yarası Nasıl Tedavi Edilir?

Bası yaraları genellikle bir kemik çıkıntı ile dışardan oluşan bir bası arasında kalan dokunun, kansız ve oksijensiz kalmasıyla, o bölümde oluşan bir doku hasarını tarif eder. Bası yaraları genellikle uzun süre yatağa bağlı kalınan kazalar ya da yaralanmalar, bilinç kaybının olduğu durumlar ya da parapleji gibi omurilik yaralanmaları sonrası hastanın belli bir bölgesini hissedemediği durumlarda karşımıza çıkabilir.

Bası yaraları, çok yüzeysel hasarlardan kemiğe kadar ulaşan derin hasarlara kadar farklı gruplarda ele alınırlar. Genellikle küçük yaraların ve derin olmayan yaraların tedavisi daha hızlı ve kolayken, kemiğe kadar uzanan yaralarda çok ayrıntılı onarım cerrahi teknikleri kullanmak gerekebilir.

İlgili konu: Estetik Ameliyat Sonrası Geçmeyen Yara İzi

Bası yaralarında yaranın oluşmasını engellemeye çalışmak ya da sınırlı tutmak ilk hedef olmalıdır. Eğer bası yarası oluşmuşsa tedavisiyle derinleşmesini engellemeye dönük adımlar atılır. Bası yaraları genellikle göründüklerinden daha büyüktürler. Deride küçük bir yaraya deri altı yumuşak dokusunda büyük bir yara eşlik edebilir. O nedenle ilk incelemenin ayrıntılı bir şekilde yapılması, yaranın bütün hatlarıyla ortaya konması ve tedaviye ona göre başlanması gerekir.

Bası yaraları, küçük yaralar için evde tedaviyi mümkün kılarken, yara büyüdükçe hastanede yatışı gerektirebilir. Bütün bası yaralarında öncelikle ilk tedavi, o bölgede basıyı ortadan kaldırmaktır, hastanın protein düzeyi kontrol edilir, bir kansızlık varsa tedavi edilir. Yaranın en uygun koşullarla iyileşmesinde küçük debridmanlar, bazen cerrahi grişimler, bazen de vakumla tedavi seçenekleri kullanılır.

Bası yaraları bir kere kapandıktan sonra yeniden açılmaması için de dikkatli ve özenli bir yaşam biçimini gerektirirler. Yara kapatıldıktan sonra aynı bölgeye bası devam edecek olursa, bası yarasıyla yeniden karşılaşmak kaçınılmaz olur. Bası yaraları genellikle kalça, bacak yanı, topuk, diz altı gibi uzun süre basıya maruz kalan bölgelerde oluşur. Bası yaralarını, farkedilmesini takiben bir plastik cerrahtan görüş almak yapılacak en doğru ilk adım olacaktır.

Laktoz Intoleransı ve Süt Tüketimi Arasındaki İlişki

Son yıllarda birçok kişi Laktoz Intoleransı gösterdiği düşüncesiyle beslenmesinden süt ve süt ürünlerini çıkarmakta. Bizleri ayakta tutan kemik ve kas yapımız başta olmak üzere vücudumuza birçok faydası bulunan, ve besin deposu olan süt acaba gerçekten bizim sindiremediğimiz bir besin mi?

Laktoz sadece sütte bulunan ve ona özel tadını veren süt şekeridir. Laktoz İntoleransı laktaz enzimi yetersizliği olan bireylerde görülür ve kendisini, laktoz içeren besinler tüketildikten sonra genellikle karında gerginlik, kramp, gaz hali, mide bulantısı ve sulu dışkı gibi mide ve bağırsakla ilgili semptomlarla gösterir.

Laktoz İntoleransı tanısı kan tahlili, hidrojen solunum testi ve biyopsi yöntemleriyle koyulur. Tedavi yöntemleri içerisinde; süt ve süt ürünlerinin hastanın diyetinden çıkarılması veya hasta, içinde laktoz içeren bir besin tükettiğinde vücudun kendi üretemediği veya yetersiz ürettiği laktaz enziminin dışardan verilmesi yer almaktadır.

İlgili konu: Beslenmeyle Demans ve Alzheimer Hastalığı’ndan Korunmak Mümkün!

Süt ve süt ürünlerinin beslenmeden tamamen çıkarılması rikets, osteoporoz ve osteomalezya gibi kalsiyum tüketiminin yetersizliğinden kaynaklanan çok ciddi hastalıkların ortaya çıkmasına sebep olmaktadır.

Sütün çok önemli bir protein, enerji, kalsiyum, potasyum, fosfor ve riboflavin kaynağı olması araştırmacıları süt tüketimi davranışının laktaz aktivitesine etkisini keşfetmeye yönlendirmiştir. Yapılan epidemiyolojik araştırmaların sonucuna göre Laktoz İntoleransı hiç süt tüketmeyen yetişkinlerde, her gün bir bardak süt içenlere göre daha sık görülmektedir (1,2).

Laktoz İntoleransı semptomları ayrıca, bir oturuşta içilen süt miktarının kişinin tolerasyon durumuna göre ayarlanmasıyla ve sütün çeşitli besinlerle birlikte tüketilmesiyle de azalmaktadır. Uzun süreli süt tüketimi kolonik mikroflorayı değiştirmekte ve bunun sonucunda laktozu sindirmeye yönelik metabolik adaptasyon sağlamaktadır (3,4,5).

Sağlıklı ve uzun bir yaşamın sırrı doğanın bizlere sunduğu bu mucizeyi beslenme planlarımızdan eksik etmemektir.

Yazan: Diyetisyen Gözde Kavak

1. Swagerty DL, Walling AD, Klein RM. Lactose intolerance. AmFam Physician, 2002; 65, 1845‐50.
2. He T, Venema K, Priebe MG. et al. The role of colonic metabolism in lactose intolerance. Eur J Clin Invest, 2008;
38(8),541‐7.
3. Zheng JiaJu, Xue LianSheng. A preliminary study on the difference of ethnic group and age in lactose malabsorption subjects.
Chinese Journal of Internal Medicine, 1987; 26(3), 135‐7. (In Chinese)
4. Pribila BA, Hertzler SR, Martin BR, et al. Improved lactose digestion and intolerance among African‐American adolescent
girls fed a dairy‐rich diet. J Am Diet Assoc, 2000;100, 524‐8.
5. Jorge L Rosado. Lactose digestion and maldigestion: implications for dietary habits in developing countries. Nutrition
Research Reviews, 1997; 10, 137‐49.

Meme Büyütmede Yağ Enjeksiyonu Kalıcı Sonuç Yaratır mı?

Meme büyütme için silikon protezler dışında alternatif arayışlar, çok uzun yıllardır süre gelmektedir. Ameliyata gerek kalmadan ya da daha basit bir işlemle memenin büyütülmesi fikri, özellikle meme şeklinden hoşnut olmayan kadınlar için her zaman çok cazip olmuştur.

Silikon meme protezlerindeki ilerlemeler ve anestezi tekniğindeki gelişmelere rağmen, yine de meme şekliyle ilgili bir değişiklik düşüncesi olan kadınlar arasında, ameliyat olma oranının düşük olması aklımıza silikon meme protezleri dışında da bazı uygulamaların geliştirilmesi gerektiğini getirmektedir.

Unutulmaması gerekir ki silikon meme protezleriyle meme büyütme, hala en geçerli ve altın standarta bir işlemdir. Ancak Akdeniz tipi kadın olarak adlandırabileceğimiz üst bedeni dar, alt bedeni geniş ve yağlı kişilerde, basen, bel, bacaklar ve karından yağ alarak bunun göğüse enjekte edilmesiyle, göğüste birkaç bedenlik bir büyüme sağlanabilir. Bu ancak, göğüsün şeklinin genellikle iyi olması ve sadece bir dolgunluk hedeflenmesi durumunda mümkündür.

Aksi taktirde yağ dokusu enjekte edilerek göğüste bir dikleştirme ya da bir şekil değişikliği sağlanamaz. Ancak boyutu arttırılabilinir. Böyle bir işleme karar vermeden önce meme dokusunun, görüntüleme teknikleriyle incelenmesi, takibi gereken bir kist yada dokunun olup olmadığının araştırılması gerekir.

Memeye yağ enjeksiyonları silikon meme büyütme ameliyatlarına kıyasla daha pratik, iyileşmesi daha çabuk olan işlemlerdir. İşgücü kaybı daha azdır. Genellikle uygulamayı ilk günlerde daha belirgin bir ödem izler. İkinci, üçüncü günden itibaren ödem azalmaya başlar. Birkaç hafta içinde göğüs hedeflenen boyutuna ulaşır. Enjekte edilen yağın bir bölümünün vücut tarafından emilmesi söz konusudur. İşlem bazen 6 ay ya da 1 yıl sonra tekrarlanabilir. Nadiren de olsa göğüse enjekte edilen yağda kalsifikasyon adını verdiğimiz sertleşmeler söz konusu olabilir. Bunların radyolojik olarak meme tümörlerinden ayrılması mümkündür.

Memeye yağ enjeksiyonları çok yaygın olmamakla birlikte meme büyütme teknikleri arasında alternatif bir teknik olarak yer alırlar. Kök hücre çalışmalarında gelecekte oluşabilecek bazı ilerlemeler yağ enjeksiyonlarının göğüs büyütme işlemlerinde daha sık uygulanmasına yol açabilir.

Memeye yağ enjeksiyonları, sadece meme büyütme işlemleri dışında meme onarımları içinde de yardımcı bir yöntem olarak çok sık uygulanır. Memenin silikonlarla ya da sırt veya karından doku nakliyle yapılan onarımlarında belli bölgelerdeki deformitelerin, düzensizliklerin giderilmesi için yağ enjeksiyonlarının uygulanması, meme onarımlarının kalitesini çok geliştirmiştir.

Beslenmeyle Demans ve Alzheimer Hastalığı’ndan Korunmak Mümkün!

Son yıllarda teknolojiyle birlikte beslenme alanında gerçekleşen yenilikler Demans ve Alzheimer Hastalıkları’nın oluşmasını önlemek veya geciktirmekte bizlere umut veriyor. Beslenmenin beyin sağlığı açısından önemi hepimizin yıllardır bildiği bir gerçek. Yaşam boyu yeterli derecede yapılan fiziksel ve zihinsel aktiviteye eşlik eden sağlıklı beslenme Demans ve Alzheimer gibi Geriatrik Nörolojik Hastalıklar’ın oluşmasında koruyucu bir etki gösteriyor.

Bunun yanında sağlıklı beslenme, gençlik ve orta yaşlılık döneminde; tansiyon, kalp hastalıkları, yüksek kolesterol, diyabet, oksidatif stress, obezite gibi bu hastalıkların oluşmasına sebep olabilecek birçok risk faktörünü de aza indirgemiş oluyor.

İlgili konu: Yağ Aldırma Ameliyatı (Liposuction) Hakkında

Beslenme ve Demans, Alzheimer ilişkisini anlamak için besinlerin; tek tek birbirinden izole bir şekilde irdelenmesinin yerine, kişilerin beslenmelerinde olduğu gibi bir bütün olarak, diğer besinlerle olan ilişkileriyle birlikte değerlendirilmesi gereklidir. Bu prensiple beslenme ve Demans, Alzheimer ilişkisine bakıldığında; kişinin ihtiyaçlarına göre düzenlenen bir beslenme planında yeterli miktarda antioksidan, vitamin, metaller, MUFA ve PUFA yağ asitleri, balık, meyve ve sebze, kahve, çay, özellikle kırmızı şarap olmak üzere az miktarda kullanılan alkol yer almalıyken, doymuş ve trans yağ asitleri ve tam yağlı süt ürünleri olabildiğince az bulunmalıdır (1).

Tekrar vurgulamak gerekirse meyve, sebze, balık, kuruyemiş, kurubaklagil ve tam tahıllı besinleri; kırmızı et, tam yağlı süt ve süt ürünleri, tatlandırıcı ve işlenmiş şeker içeren besinlere oranla, yüksek miktarda barındıran beslenme planları Demans ve Alzheimer riskini azaltır. Buna ilaveten Hint ve Japon beslenme şekilleri, hipertansiyonu durdurmak için uygulanan beslenme yaklaşımları (DASH) ve Akdeniz Tipi Beslenme sizleri Demans ve Alzheimer’dan korumakla kalmayıp, sizlerin sağlıklı bir yaşam sürmenize de katkıda bulunmaktadır (2,3,4,5).

Gelelim supleman kullanımının Demans ve Alzheimer üzerindeki etkilerine… Araştırmalar herhangi bir besin takviyesi almadan önce; plazma antioksidan, vitamin ve mineral düzeyleri kontrol edilmesi gerektigini ve bunun takibinde yetersiz olduğu saptanan durumlarda supleman takviyesine başvurulması gerektiğini göstermektedir (6).

1.Eskelinen Marjo H. et al., “Midlife Healthy-Diet Index and Late-Life Dementia and Alzheimer’s Disease”, Extra Dementia and Geriatric Cognitive Disorders, Dement Geriatr Cogn Disord Extra 2011;1:103–112

2.Ganguli M, Chandra V, Kamboh MI, Johnston JM, Dodge HH, Thelma BK, Juyal RC, Pandav R, Belle S, DeKosky ST. Apolipoprotein E polymorphism and Alzheimer disease: The Indo-US Cross- National Dementia Study. Arch Neurol 2000;57:824–830. [PubMed: 10867779]

3.M. Ozawa, T. Ninomiya, T. Ohara et al., “Dietary patterns and risk of dementia in an elderly Japanese population: the Hisayama study,” The American Journal of Clinical Nutrition, vol. 97, no. 5, pp. 1076–1082, 2013.

4.Smith PJ, Blumenthal JA, Babyak MA, Craighead L, Welsh-Bohmer KA, Browndyke JN, et al. Effects of the Dietary Approaches to Stop Hypertension Diet, Exercise, and Caloric Restriction on Neurocognition in Overweight Adults With High Blood Pressure. Hypertension. 2010; 55(6): 1331–1338. [PubMed: 20305128]

5.Scarmeas N, Stern Y, Tang MX, Mayeux R, Luchsinger JA. Mediterranean diet and risk for Alzheimer’s disease. Ann Neurol. 2006;59(6):912- 921.

6.McNeill G, Avenell A, Campbell MK, et al. Effect of multivitamin and multi- mineral supplementation on cognitive function in men and women aged 65 years and over: A randomized controlled trial. Nutr J 2007;6:10

Duyuru – Diyetisyen Gözde Kavak Aramıza Katıldı

Değerli Dostlarımız,

2015 yılında size bir sürprizimiz var. Plastik, Rekonstrüktif ve Estetik Cerrahi alanında sizlere uzun yıllardır en üst düzeyde hizmet vermeye çalışıyoruz. Şimdi de, sağlıklı ve güzel bir yaşam için çok gerekli olduğunu düşündüğümüz sağlıklı beslenme konusunda aramıza genç ve enerjik bir arkadaşımız katıldı.

Özgeçmişini sizinle paylaştığımız Diyetisyen Gözde Kavak yeni yılda, sağlıklı yaşam ve beslenme konusunda hepimize destek vermeye hazır.

1990 yılının çok sıcak geçen bir Temmuz’unun 25’inde Peribacaları’nda dünyaya geldi. Ailesi üçüncü ve son çocuklarına Gözde ismini vererek onun hayata bakışını doğduğu anda belirlemiş oldu: “Ne yaparsan en iyisini yap.”. Çocukluk ve ilk gençlik yıllarını Çanakkale’de resim yaparak, basketbol oynayarak ve gitar çalıp şarkı söyleyerek geçirirken Gazi İlköğretim Okulu’nu okul birinciliğiyle bitirdi. Takibinde, FMV Özel Işık Lisesi’ni yüzde yüz bursla kazanarak o zamanki hayallerinin en büyüğü olan İstanbul’da yaşamaya başladı. Zamanını Fizik Olmpiyatları’na hazırlanarak, yağlı boya tablolar yaparak ve kurduğu müzik
grubuyla konserlere katılarak değerlendirirken, 2007 yılında lise eğitiminin bir yılını, AFS-YES
öğrenci değişim programıyla (yine tam burslu olarak) ABD,Portland,Oregon’da tamamladı. Hayatına farklı deneyimler kazandıran bu macera, on kilo fazlalıkla İstanbul’a dönen Gözde’ye, sağlıklı beslenmenin önemini de öğreterek onu çok sevdiği mesleğine yönlendirdi. 2010 yılında TC Yeditepe Üniversitesi Beslenme ve Diyetetik Bölümü’nde (yarı bursla) okumaya başladı. Üniversite öğrenciliği süresince farklı alanlarda yarı zamanlı iş tecrübeleri edindi.

Amerika’daki değişim senesinden sonra farklı kültürlere, farklı ülkelere, farklı yaşayışları incelemeye olan büyük ilgisi, onu 2012 yılında (tam burslu) Erasmus programıyla bir dönemliğine Almanya’nın Hamburg şehrine HAW Üniversitesi’ne okumaya götürdü. 2013 yazında da, yine Hamburg’da DEZ-Diyet ve Beslenme Merkezi’nde 3 aylık (tam burslu) Erasmus Staj Programı’nı tamamladı, sonrasında da birçok kamu ve özel sağlık kuruluşunda uzun dönem stajlar yaptı. 2014 yılında “Alzheimer ve Demans Hastalığı’nda Beslenme” konulu tezini hazırlayarak Yeditepe Üniversitesi’nden “Diyetisyen” ünvanıyla, onur derecesi alarak mezun oldu. Mezuniyetinden hemen sonra duyusal lüks kavramını Turkiye’ye getiren Raffles Otel’in açılış ekibinde yer aldı. Bir süre Yaşasın Hayat ve B-Fit ortak projesinde diyetisyen olarak çalıştıktan sonra Prof. Dr. İsmail Kuran’ın Kliniği’nde danışanlarıyla buluşarak onların hayallerine, yaşamlarına dokunmakta.

Katıldığı Eğitim ve Sertifika Programları:

2014 Temmuz – Ağustos: Raffles Otel, Turizm Otelcilik Eğitimi tamamlama diploması.
2014 Mart: Çocukluk ve Ergenlik Döneminde Tip 1 Diyabette Beslenme ve Karbonhidrat Sayımı, Medipol Üniversitesi
2014 Şubat: Spor Diyetisyeni Kursu, Sporcu Performansında Beslenmenin Rolü, Acibadem Üniversitesi
2013 Kasım: Çocuk Hastalıklarında Beslenme Sempozyumu, Ankara
2013 Haziran – Eylül: DEZ-Diyet ve Beslenme Merkezi Staj Sertifikası, Hamburg, Almanya
2013 Mayıs: Çocukluk ve Ergenlik Döneminde Beslenme, Medipol Üniversitesi
2011 Mart: YES Programıyla Eğitmen Eğitimi, Washington DC, USA
2011 Ocak: Çocukta; Oyun, Öğrenme ve Yaratıcılık
2009: Robert Koleji, Modern Birleşmiş Milletler
2008 Mayıs: PAX (AFS) – Değişim Programı, Portland, Oregon, USA
2008 Mayıs: Oregon Trail – Öğrenci Liderlik Programı, Oregon, USA
2008 Şubat: Genel Eğitim Gelişimi (Amerikan Açık Lise Diploması), Portland, Oregon, USA
2008 Ocak: Mükemmelliyet Ödülü (dönem notu 4 üyerinden 4), Portland, Oregon, USA
2003 Kasım: Lions Kulubü Uluslararası Başarı Ödülü
2000 – 2001: Monami Sanat Yarışması Başarı Ödülü