Meme Kanseri Olanlarda Diğer Meme Alınmalı mı?

Meme kanseri, günümüzde kadın sağlığını tehdit eden hastalıkların başında gelmektedir ve yaklaşık her sekiz kadından birinde görülür. Meme kanseri olduğunu öğrenen kadın, öncelikle sağlığını kaybettiğini düşünür ve endişeye kapılır. Bunu kısa sürede, nasıl bir tedavi olacağı, hangi yöntemin daha etkili olduğu, memesini kaybedip kaybetmeyeceği gibi konular üzerinde karar alma süreci izler.

Bu kararların en iyi şekilde verilmesinde genel cerrah, onkolog, plastik cerrah ve genetik uzmanları ile görüşmeler önemlidir.

İlgili konu: Meme Kanseri Ameliyatı Sırasında Meme Protezleri ile Onarım

Tartışma alanlarından birisi de; meme kanseri olan memeye müdahale edilirken diğer memeye bir işlem yapılıp yapılmayacağıdır. Öncelikle, diğer memeye radyolojik inceleme yapılır. Meme kanseri olan memedeki kanser tipi, ailede başka meme kanseri olup olmadığı ve hastanın diğer meme açısından genetik riskleri araştırılır. Daha sonraki takip ve meme estetiği açısından onarımın tek veya çift taraflı olması açısından farklar masaya yatırılır. Tüm bu incelemelerden sonra işlemin tek veya çift taraflı olmasına karar verilir.

Meme kanserinde, diğer memeye yapılacak işlem, sadece kişinin endişe duyup duymaması ile verilebilecek bir karar değildir. Diğer memeye müdahale etmek için geçerli ve haklı nedenler olmalıdır. Unutulmaması gerekir ki, içi boşaltılarak yeniden onarılan bir meme, ne kadar başarılı bir onarım yapılsa da normal bir meme gibi duyarlı ve sorunsuz değildir.

Cerrah ile Hasta Arasında En Önemli Konu: İletişim

Estetik cerrahlar belirli bir konuda uzmanlaşmış, o konuya çok hakim, süreci bilen ve elde edilebilecek sonuçla ilgili en doğru öngörüde bulunabilecek kişilerdir. Bundan yararlanmak gerekir!

Peki nasıl?

Öncelikle, doğru sorular ve öğrenmeye ve bilgilenmeye açık bir tutumla. Günümüzde, doktor hasta görüşmesinde önemli sorunlardan birisi, hastanın özellikle internet üzerinden elde ettiği bilgileri kullanarak doktorun neredeyse bilgisini test etme çabasıdır.

İlgili konu: Yaz Ayları Öncesinde Beslenme Tavsiyeleri

Kaynağı belirsiz, doğruluğu sınanmamış bu bilgilerle kafası karışmış bir bireyin doktor ile görüşmesinden yarar sağlaması, öncelikle doğru bir yerde ve doğru bir kişiyle görüştüğünü unutmaması ve bu görüşmenin maksimum yararda geçmesi için olabildiğince çok ve gerekli bilgiyi doktorundan almasına bağlıdır.

Cerrah için görev; konuları basitleştirerek ama ayrıntılı ve anlaşılır bir şekilde hastasına aktarmasıdır. Bilgi kirliğininin önüne geçmek, net olmak önemlidir. Gerekirse ikinci bir görüşme önerilmeli ve hastanın doğru bilgileri edinmesi sorumluluğun da cerraha ait olduğu düşünülmelidir.

Thermi-Lift – Gençlik Isısı Nedir, Nasıl Uygulanır?

Tüm Dünya’da ameliyatsız estetik cerrahi uygulamalarına ilginin artması, teknoloji üreten ve geliştiren firmaları bu alanda çalışmaya itmiştir. Estetik Cerrahi alanında da, lazer, ultrason teknolojilerinin yanı sıra son yıllarda dikkati çeken bir diğer teknoloji radyofrekans teknolojisi olmuştur.

Radyofrekans enerjisi, dokulardaki suyu ısıtarak etkisini gösteren bir teknolojidir. Yüzeyden yapılan uygulamalar çok uzun zamandır tıpta ve estetik alanında kullanılmaktadır. Bu konuda son yenilik uygulamanın deri altına uzanan ince bir kanülle yapılması şeklinde olmuştur.

İlgili konu: Liposhaping Nedir? Hangi Bölgelere Uygulanır?

Thermi-lift adıyla geliştirilen teknoloji, uygulanacak bölgeye lokal anestezi altında, ince bir kanül yardımı ile dokuları ısıtan bir prob sokulması esasına dayanır. İşlem sırasında hem doku içinde hem de yüzeyden bir termal kamera eşliğinde ölçümler yapılarak etkinliği sağlayacak ısı düzeylerine ulaşılır.

Teknik, hem etkin hem de güvenli olmasını gelişmiş teknolojisine borçludur. Özellikle yüzey ısısının bir termal kamera altında monitörize edilmesi, hem işlemin uygulama yapılacak alanın her yerinde belirli bir etkinliğe ulaşmasını sağlar, hem de kritik sınırların aşılmasını engeller.

Thermi-lift günümüze damgasını vuran, etkin, güvenli ve kolay uygulanabilir bir radyofrekans teknolojisidir.

VIII. Plastik Cerrahi Okulu 11-18 Nisan 2015’de Antalya’da Yapılıyor

Türk Plastik Rekonstrüktif ve Estetik Cerrahi derneğinin VIII. Plastik Cerrahi okulu 11-18 Nisan 2015 tarihleri arasında Antalya’da Akra Barut otelinde yapılıyor.

İhtisas sürelerini tamamlamak üzere olan genç plastik cerrah adaylarının hem birbirlerini tanımaları hem de konusunda tecrübeli doktorlarca eğitilmeleri amacıyla 8 yıldır düzenlenmekte olan bu etkinliklerde, Dr. İsmail Kuran bu sene Açık Rinoplasti konusunda dersler veriyor.

Bariatrik Cerrahi Nedir?

Obezite; fiziksel aktivitenin azalması, enerji yoğunluğu yüksek besin değeri düşük yiyeceklerin, şekerli gazlı içeceklerin, fast-food tarzı besinlerin, şeker ve yağ oranları yüksek paketlenmiş ürünlerin vb. yüksek oranlarda tüketilmesi sonucu oluşan yaşamı tehdit eden bir hastalıktır. Son yıllarda yaygınlığının adeta salgın bir hastalık gibi artması bilim insanlarını farklı tedavi yöntemleri aramaya itmiştir. Tarihi 1950’lere dayanan bariatrik cerrahi de obeziteyi cerrahi yöntemlerle tedavi etmek amacıyla doğmuştur.

Beden Kitle İndeksi (kg cinsinden kilonun metre cinsinden boyun karesine bölümü) 40’tan büyük olan ya da 35’in üstünde olup obeziteye bağlı diyabet, kalp damar hastalıkları, hipertansiyon, uyku apnesi gibi yandaş hastalıkları barındıran bireylere obezite cerrahisi uygulanabilir. Yaş sınırlaması kişinin durumuna göre değerlendirilir; fakat genel hatlarıyla 17 ve 70 yaş aralığında düşünülebilir.

Bariatrik cerrahi; obezite cerrahı, hemşire, diyetisyen, psikolog ve fizyoterapist vb. birimleri içeren bir ekip çalışmasıyla gerçekleştirilir. Operasyon uygulanmadan önce hastanın bütün birimlerle görüşüp onaylarını alması, operasyon öncesi-sonrası yapması gerekenler konusunda bilgi alması ve bu değerlendirmeler sonucunda doğru yöntemin doğru hastaya uygulanması çok önemlidir.

İlgili konu: Yaz Ayları Öncesinde Beslenme Tavsiyeleri

Bariatrik cerrahide kısıtlayıcı, emilim bozucu veya hem kısıtlayıcı hem emilim bozucu yöntemler kullanılır. Kısıtlayıcı yöntemlerde operasyon sonrası dönemde kişi uzun bir süre bir öğünde ortalama sadece 150g besin tüketebilir, katı ve sıvı besinleri aynı anda tüketemez, birçok besini zamanla tolere etmeğe başlar. Emilim bozucu yöntemlerde de birçok vitamin mineral eksikliği yaşanır, hasta belki de bir ömür boyu besin takviyesi kullanmak zorunda kalır. Besin tüketimi, enerji alımındaki bu düşüş veya tüketilen besinlerden vücudun yararlanmasını engellemek doğal olarak hızlı bir kilo kaybı şeklinde sonuçlanır. Bu hızlı kilo kaybı da vücutta sarkma ve deformasyonlara sebep olabilir.

Bariatrik cerrahiye başvuran kişilerde çoğunlukla kilo verme ve ameliyat sonrası sürecin çok kolay geçeceği düşüncesi olur. Kilo verme konusunda daha önceden olumsuz deneyimleri olduğu için diyetisyenlerden beslenme önerileri duymak istemezler. Kişi dilediğini yiyerek zayıflayacağı duygusuna kapılır. Bu konuda hastaların çok iyi eğitilmesi gereklidir. Yapılan araştırmalar bariatrik cerrahi aday hastalarının operasyondan minumum 6 ay önce diyetisyenlerle kilo verme programlarına başlamalarının obeziteyle mücadelede başarıyı önemli derece arttırdığını göstermektedir.

Operasyon sonrası süreçte hastaların doğru beslenme tercihleri yapması besin eksikliklerinin olmaması açısından çok önemlidir. Hastaların besinleri sindirme durumlarına ve ihtiyaçlarına göre diyetisyenleriyle birlikte beslenme programları planlanmalıdır. Besin alımı artana kadar protein tozları takviye edileceği için operasyon öncesinde hastanın protein tozunu tolere edip edemediği araştırılmalıdır. Operasyon sonrasında da hastaların belirli periyotlarda diyetisyen takibinde olması verilen kiloların geri alınmasını önlemektedir. Hastaların sağlıklı beslenmeyi ve daha aktif bir hayat sürmeyi yaşam tarzı haline getirmeye istekli olması bariatrik cerrahinin başarıya ulaşması için şarttır.

Diyetisyen Gözde Kavak