Meme Kanserini Yendi, Kullanılan Meme Protezi ile Tekrar Kanser Oldu

“Yeniden kanser oldunuz…”

“Ne? Meme kanseri mi?”

“Hayır. Yeni bir kanser.”

40 yaşındaki Raylene Hollrah ve 7 yıl önce meme kanserinden kurtulduktan sonra memesini yeniden onaran Plastik Cerrahı arasındaki konuşma böyle devam etti.

Yeni kanserin tanısı neydi? Meme Protezi ile ilişkili Anaplastik Dev Hücreli Lenfoma (BIA-ALCL). Cerrahının söz ettiği yan etkiler arasında küçükte olsa bir kanser riskinde artışı konuşulduğunu hatırlamıyordu.

Aslında, Amerikan FDA Kuruluşu, Hollrah’ın seçtiği pürtüklü yüzeyli implantların bağışıklık sisteminin bir kanseri olan Lenfomaya yol açtığını belirtmeye hazırlanmıyor. Ancak 2011’de ve 2016’da FDA Protezlerle ALCL arasında bir ilişki olabileceğine dikkat çekti.

İlgili konu: Meme Protezleri Arasındaki Farklar, Hangisi Daha İyi?

Buna yanıt olarak ise Amerikan Plastik Cerrahi Derneği, cerrahlara bir rehber yollayarak hastalığı izlemek ve araştırmak için bir çalışma başlattı. Protez üreticileri de, üretim paketlerine doktorların göreceği şekilde FDA’in güvenlik bilgilerini koydular ve web sitelerinde bu konuda bilgi vermeye başladılar.

2013 yılında, Hollrah’ın sağ göğsü ileri derecede büyüdü ve Amerika’da 25. olgu olarak tanısı kondu. ALCL sözünü hiç duymamıştı. “Kimse beni uyarmadı, bundan dolayı kızgınım” diyerek protezlerle ilgili farkındalığı arttıran çalışmalara başladı.

Günümüzde, meme protezleri ile ALCL arasında tam bir ilişki kurulmasa da, artık hastalarımıza bu konudan söz etmemiz ve bilgilendirmemiz gerekiyor. Cerrahlar olarak en küçük riskleri bile paylaşmak görevimiz.

Dünyada, milyonlarca meme protezi uygulanan hastalar arasında, 441 olguda şüphelenilmiş, üçte birinde tanı konulamamıştır. Şimdiye kadar ALCL’den 12 ölüm bildirilmiştir. Ortada bir yangın yok, o nedenle bağırmaya da gerek yok. Ancak bu konu izlenmesi gereken bir konu ve bu süreci hastalarımızla paylaşmak da görevimiz.

Plastik Cerrah Başka Bir Şeydir, Estetisyen Başka Bir Şey

Son yıllarda giderek daha çok insan, estetik uygulamalarla ilgili konuşurken estetisyen sözcüğünü kullanmaya başladı. Önceleri basit bir karışıklık olarak düşündüğüm bu konu, giderek yerleşti, daha çok rastlamaya başladım ve açıklığa kavuşturulması gereken bir sorun olarak karşımıza çıktı.

Günümüzde, ameliyatlı veya ameliyatsız birçok estetik girişimin, bunların yanı sıra bakım ve güzelliğe dönük uygulamaların arttığını ve yaygınlaştığını görüyoruz. Bu alanda hizmet edenlerin de doğal olarak çok geniş bir çerçeveye yayıldığını belirtmeliyiz. Basit cilt bakımları, makyajlar, doğal veya ileri teknoloji kullanılan krem ve güzellik, bakım ürünlerinin kullanımı, cihazla yapılan basitten karmaşığa uzanan yüzlerce uygulama; sosyal medyayı da içine alan yoğun bir reklam ve tanıtım ortamı içinde uygulayıcılar ile müşterileri buluşturuyor. Bu alanda kolaycı bir yaklaşım ile herkesi estetisyen olarak tanımlamak beraberinde birçok karışıklığa yol açmaktadır.

İlgili konu: Liposuction Ameliyatında Doktor Seçimi: Hangi Doktor?

Plastik Cerrahi Uzmanlığı, Tıp Fakültesi eğitimi sonrası uzun bir ihtisas eğitimi ile gerçekleşen bir tıp dalıdır. Estetisyenlik ise, tıp eğitimi gerektirmeyen bir meslek eğitimidir. Milli Eğitim Bakanlığı’nın düzenlediği, belli bir sürede planlanan müfredata göre gerçekleşen bir programdır. Bu programa katılmadan dahi kendini estetisyen olarak tanıtanlar vardır. O nedenle, bir uygulama yaptırmadan önce bir estetisyenin sertifikasını görmek istemek akıllıca bir davranış olur.

Özetle, Plastik Cerrahi Uzmanlığı, Estetisyenlik değildir. Tıp fakültesi eğitimini tamamladıktan sonra yapılan bir uzmanlıktır.

Angelina Jolie Etkisi: Meme Kanser Geni Taraması ve Korucuyu Ameliyatlardaki Değişim

2013 yılında, New York Times, editoryel bir yazı ile Angelina Jolie’nin öyküsünü yayınladı. Bu yazıda, genetik testler, aile öyküsü ile birlikte Angelina Jolie’nin ameliyat süreci okuyucularla paylaşıldı.

Yeni yapılan bir çalışmada, 2013 yılında Angelina Jolie’nin gazete röportajından sonra toplumda, özellikle basını yakın takip eden kamuoyunda oluşan gelişmeler incelendi. Bu çalışmaya 18-64 yaş aralığındaki kadınlar dahil edildi.

Öncelikle bu olaydan sonra meme kanserini araştırmakta kullanılan bir genetik test olan BRCA testlerinde yaklaşık 2 kat bir artış görüldü.

İlgili konu: Meme Ameliyatında Kullanılan Silikon, Kanser Yapar mı?

Ancak yapılan mastektomi sayılarında ciddi bir artış tespit edilmedi. Bu çalışma birçok açıdan önemli. Özellikle, ünlüler üzerinden çok geniş kitlelere ulaşmak mümkün olabiliyor. Dolayısıyla, bir konunun daha çok insan tarafından duyulması arzulanıyorsa bir ünlü aracılığıyla bu başarılabilir. Ancak, derin ve yoğun bir bilgilenmeyi , bu yöntemle sağlamak pek mümkün görünmüyor. Gerçekten ayrıntılı ve doğru bir bilginin oluşması daha büyük bir çabayı gerektiriyor.

Meme kanseri ve genetik testler konusunda Angelina Jolie olgusu önemli bir katkı sağladı. Toplumun farkındalığı arttı. Ancak bundan daha fazlası, yani daha derin bir bilgi oluşturarak gerekli adımların atılması daha da ciddi bir çaba gerektiriyor.

Fotoğraflar Deri Kanserlerinin Tanısında Kullanılabilir mi?

Deri kanserlerinin tanısı, genellikle önce gözle muayene, daha sonra şüpheli lezyonlardan biopsi alınması ile tanınır ve tedavi uygulanır.

Son zamanlarda deri lezyonlarının fotoğraflar üzerinden tanınabilmesi için bazı algoritmalar geliştirilmeye başlandı. Amaç, fotoğraf kullanarak bir lezyonunun selim veya habis olduğuna karar vermek.

Amerika Birleşik Devletleri’nde 10.000 deri hastalıkları uzmanı mevcut. 360 milyon Amerikalı için bu sayı çok az. Yılda 5 milyon civarında yeni deri kanseri oluştuğunu düşününce her 5 Amerikalıdan biri yaşamı boyunca deri kanserine yakalanacak. Konu özellikle melanom söz konusu olduğunda daha da önemli. Melanomda kanser erken dönemde yakalanırsa tedavide başarı %99 iken, geç dönemde rastlanıldığında bu oran %14’e düşüyor.

İlgili konu: Kanser Sonrasında Meme Onarımında Dermal Matrix Kullanımı

Yapay zeka konusunda hazırlanan algoritmalar, binlerce olgu resmi ve dermatoskopik bulgularla bütünleştirilerek bir araya getirildi ve algoritmaların koyduğu tanılar dermatologların koyduğu tanılar ile kıyaslandı. Sonuç, her iki değerlendirmenin de çok benzer olduğunu ortaya koydu.

Bu çalışma, özellikle akıllı telefonların sayısının hızla arttığı günümüzde, bu cihazların giderek gelişen fotoğraf kaliteleri ile birer tanı aracına dönüşebileceğini ortaya koydu. Yapay zeka ile tıbbi uygulamalar arasında bir ilişki kurulacağına kesin gözüyle bakabiliriz.

Estetik Ameliyatlarda Risk ve Yararların Kıyaslanması

Bir cerraha en çok sorulan sorulardan birisi, yapılacak ameliyatın riskleri ve yararlarıdır. Bir ameliyat, fayda sağlamak için yapılır. Tıbbi nedenlerle yapılan ameliyatlarda, hastaya ameliyatsız bir tedavi varsa önce o önerilir. Başka çare yoksa ameliyat ön planda tutulur.

Estetik ameliyatların önemli bir bölümünde, tıbbi bir zorunluluktan söz edemeyiz. Hasta daha iyi bir görünüm ya da yüzünde, vücudunda oransız, düzensiz, çirkin görünen bir durum için ameliyat ister. Plastik cerrahlar ise bu işlemleri en güvenli nasıl yapabileceklerini, riskleri nasıl en aza indirebileceklerini planlar ve hastalarına en uygun tedavi planını yaparlar.

İlgili konu: Estetik Ameliyat Öncesi Doğru Doktor Nasıl Seçilir?

İşte bu noktada, bilimsel ve etik yaklaşım, daha önceden elde edilen bilgi ve bulgularla, hastayı en iyi şekilde informe etmek, risk ve yararları anlatmaktır.

Bir ameliyatın risksiz olması söz konusu değildir. Bir cerrahi işlem yapılıyorsa, az veya çok, bazı riskler mevcuttur. Bunlar, basit enfeksiyonlardan, kanamalara ve yara iyileşmesinde sorunlara kadar geniş bir spektrumda yer alabilirler. Önemli olan bu risklerin kabul edilir oranlarda olması, bir diğer deyişle nadir olması ve hastanın elde edeceği yararlar için bu risklerin göze alınabilmesidir.

Özetle, hepimize gerekli olan gerçek bilgidir. Bu bilgiye sahip olan kişi, kararlarını daha sağlıklı ve güvenli bir şekilde verebilir.

Karışıklığa Yer Yok: Alkol 7 Ayrı Kanserin Sorumlusu

Tıpta neden sonuç ilişkisi her zaman güçlü kanıtlara sahip değildir. Zaman içinde bazı hastalıklara yol açtığına inanılan nedenlerin değiştiğine rastlanır.

Ancak, alkol konusunda büyük bir kafa karışıklığına yer yok. Yapılan çalışmalar, alkolün 7 ayrı kanser için etken olduğuna dair güçlü kanıtlar ortaya koymaktadır. Bunlar sırasıyla ağız, gırtlak, yemek borusu, karaciğer, kolon, rektum ve meme kanserleridir.

İlgili konu: Estetik Ameliyat Öncesi Sigara ve Alkol Kullanımı

Bu aşağı yukarı bilinen bir konu iken neden yeniden gündeme getirilmektedir? Bunun en önemli nedeni, elde edilen yeni verilerin, bu konudaki kanıtları arttırdığını ve alkolün kansere yol açabileceği yönündeki görüşlerin şüpheyle karşılanmaktan çok artık kesine yakın bir güçte vurgulanması gereğidir.

Burada, aslında gelinmesi gereken nokta, sigaranın yol açtığı sorunlar gibi alkolün yol açtığı sorunların açık ve net bir dille söylenebilmesi ve bu yönde toplumu bilgilendirecek uyarıların yapılabilmesidir.