Yüz gençleştirme ameliyatları ilk başladığında sadece deriyi geren ameliyatlar olarak gerçekleştirilmekteydi. Yüzün hat ve çizgilerinde, ameliyat olunduğunu belli eden bazı işaretlerin yanı sıra ameliyatın olumlu etkisi uzun sürmüyordu.
Yaşlanma sürecinden sadece derinin yüzey değişikliklerinin değil, alttaki bağ dokusunda oluşan gevşekliklerin ve yüzde hacim kayıplarının da sorumlu olduğu anlaşılınca, yüz gençleştirme ameliyatları önemli oranda değişti ve gelişti.
Günümüzde, yüzünde yaşlanma ile başvuran kişilerde temel olarak 3 ana soruna rastlıyoruz. Öncelikle, yüzde, elmacık kemiği ve yanaklarda hacim değişiklikleri, kas ve bağ dokusundan oluşan derin yapılarda gevşeme ve sarkma, ayrıca deride görülen renk, yüzey değişiklikleri, yıpranma bulguları.
İlgili konu: Yüz Germe (Facelifting) Ameliyatını Kimler Yaptırmalı?
Sorun çok boyutlu ve kompleks olunca, tek bir işlem ile sorunları çözmek çoğu zaman yeterli ve başarılı olmuyor. Her soruna dönük, ayrı ayrı işlemleri kombine ederek bir tedavi şeması yapmak daha doğru.
Bunların arasında, sarkan doku ve yapıların, daha gergin ve normal anatomiye uygun bir şekilde gerilmesi, askılanması ve biçimlendirilmesi gerekiyor. Bu nedenle son yıllarda yüz gençleştirme ameliyatları, derin dokuların gerilmesi işlemlerini içerecek şekilde planlanıyor ve uygulanıyor. Daha ince ve titiz bir cerrahi gerektirmesiyle daha uzun ameliyat süreleri gerektirse de, bu uygulama daha etkin, doğal ve uzun vadeli sonuçlar sağlıyor.