Güneş Koruyucu Kremler Sorgulanıyor: Melanomu Önlüyorlar mı?

Güneş koruyucu kremlerin deri kanserlerine ve özellikle melanoma karşı koruyucu-önleyici olduğuna inanılır. Bu yaygın görüşe rağmen güneş koruyucu kremlerin etkinliği üzerine kanıtlanmış çalışmalar azdır.

Yapılan bir çalışmada, güneş koruyucu kremler kullanılan çocuklarda melanomun bir ön işareti olarak ben oluşumu sorgulanmıştır. Annelere, çocuklarında güneş koruyucu kremler kullanıp kullanmadıkları ve çocukluktan 15 yaşına gelinceye kadar ben sayılarındaki değişiklikler sorularak yapılan bu çalışmanın sonuçları ilginçtir. Bu çalışma, koruyucu krem kullanımı ile ben sayısı arasında bir ilişki ortaya koyamamıştır.

İlgili konu: Ben Aldırma İçin Estetik Ameliyat

Bu çalışma planlanması itibariyle mükemmel bir çalışma olmamakla birlikte takip uzunluğu açısından bilinen en uzun çalışmadır. Çalışmayı yönetenler, koruyucu kremlerin çok büyük bir etkisi olsa bu çalışmaya sonuçların yansıması gerektiğini öne sürmüşlerdir.

Buradan çıkarılacak sonuç; koruyucu kremlerin kullanılmaması değil, kullanılmalarına rağmen özellikle güneşin yoğun olduğu saatlerde güneşe çıkmaktan kaçınmak olmalıdır.

Bu konu, Amerika Birleşik Devletleri’nde yılda 76.000 kişinin melanom olduğu dikkate alındığında, hafife alınabilecek bir konu değildir. Güneş koruyucu kremler tek başına güneşin zararlı etkilerini önlemeye yetmemektedir.

Kadınların Meme Kanseri Sonrası Onarım Seçenekleri Arasında Tercihleri

Meme kanseri kadın sağlığını tehdit eden en önemli sorunlardan biridir. Erken tanıdaki ilerlemeler ve kadınların bu konudaki farkındalığının artması ile meme kanseri tedavi edilebilir, meme de onarılabilir olmuştur. Bu da, meme kanserine yakalanan kadınların hem sağlıklarını koruyabilmelerine, hem de meme biçiminde kabul edilebilir sonuçlar almalarına yol açmıştır.

Meme kanseri tedavisi sırasında yapılan meme onarımı teknikleri ana hatları açısından ikiye ayrılır. Birinci grupta çıkarılan meme yerine silikon meme protezlerinin uygulanması, ikinci grupta ise memenin karın veya sırttan hazırlanan dokular ile onarımı yer alır.

İlgili konu: Kanser Sonrasında Meme Onarımında Dermal Matrix Kullanımı

Protezler ile onarım, nispeten hızlı bir ameliyat ve iyileşme süreci sağlarken, vücuttan hazırlanan dokular ile meme onarımı daha uzun ameliyat süreleri gerektirir ve ameliyat sonrası iyileşme süreci daha yavaştır. Buna karşın, protezlerle onarımda, ileride revizyon ameliyatları denilen ilave girişim oranları daha yüksek, vücudun dokuları ile onarımda ise daha azdır.

Çeşitli ülkelerde yapılan çalışmalar; kadınlara tercih hakkı verildiğinde, meme kanseri sonrası onarım için protezle onarımları daha çok tercih ettiklerinı ortaya koymuştur. Bu eğilimin her geçen yıl daha da çok arttığı söylenebilir. Erken tanının artması ve meme kanseri sırasında derinin korunabilmesi, meme protezleri ile onarımları daha başarılı kılmakta ve tercih edilmelerine yol açmaktadır.

Memede Kapsül Oluşumuna Karşı Neler Yapılabilir?

Meme büyütme ameliyatlarından sonra nadir olarak karşılaşılan, ancak karşılaşıldığında hasta ve hekim için can sıkıcı olabilen bir durum kapsül kontraktürüdür.

Genelde, meme protezinin çevresinde vücut ince bir zar şeklinde örtü oluşturur. Bu örtü neredeyse bir tül gibi protezi çevreler, ancak hissedilmez ve protezin hareketini engellemez. Nedeni tam olarak anlaşılamamakla birlikte bazı durumlarda meme protezinin çevresinde oluşan kapsül daha kalın, sert, ağrıya yol açabilecek ve protezin hareketlerini sınırlayabilecek düzeyde olabilir. Bu noktada sorunlar başlar. Giysi üzerinden bile protezin yarattığı sertlik anlaşılır. Hasta spor yaparken veya günlük hayat sırasında zorlanabilir, ağrı duyabilir.

İlgili konu: Meme Ameliyatı Sonrasında Göğüs Silikonu Yumuşama Süresi

Hasta haklı olarak bu durumun nedenini sorgular. Yapılan çalışmalar, protezin yüzeyindeki yapının bazen yavaş gidişli enfeksiyonlar yapabileceğine odaklanmıştır. Ancak bu konu kesin değildir.

Kapsül kontraktürü oluştuğunda, protezin ve çevresindeki kapsülün kısmen veya tümüyle çıkarılması hedeflenir. Yeni protez uygulanır. Gerekirse, protezin yerleştirildiği cepte de değişiklikler gerekebilir.

Birinde kapsül kontraktürü gelişmesi, protezin değiştirilmesi durumunda genellikle sorunsuz iyileşir. Yeniden kapsül gelişiminin tekrarlayacağına ait bir kesin bulgu yoktur.

Meme Protezleri ve Large Cell Lenfoma İlişkili mi?

Silikon içerikli meme protezleri 1960’lardan beri meme büyütme amaçlı kullanılıyor. 1990’lı yıllarda, Amerika Birleşik Devletleri’nde, silikon içerikli meme protezlerinin yaratabileceği sorunlarla ilgili yeterli araştırmaların tamamlanmadığı iddiası ile FDA, silikon meme protezlerinin kullanımını durdurdu. 1990-2000 arasında sadece tuzlu su ile dolu protezlerin kullanımına izin verildi ve bu süre içinde yapılan çalışmalarla, silikon protezlerin vücuda zararı olmadığı açıklanarak kullanımına tekrar izin verildi.

Günümüzde, silikon meme protezi olan kişilerle olmayan kişiler kıyaslandığında hastalık ve kanser görülme sıklıkları arasında bir fark görülmemektedir. Yapılan çalışmalar meme kanseri ve hastalıklar arasında doğrudan bir ilişki ortaya koymamaktadır.

İlgili konu: Meme Ameliyatında Kullanılan Silikon, Kanser Yapar mı?

Son zamanlarda, dünyanın bir çok yerinde silikon meme protezi olan toplam 150 kişide Large Cell Lenfoma rapor edilince, bilim adamları bununla silikon meme protezleri arasında bir ilişki olup olmadığını araştırmaya başladılar.

Günümüze kadar silikon meme protezlerinin lenfomaya yol açabileceğine dair bir bulguya rastlanılmadı. Yapılan çalışmalar, silikondan ziyade meme protezlerinin bazılarının yüzey yapısının çevre dokuda oluşturabileceği kronik travmanın buna yol açıp açamayacağına yönelmiş durumda ve bazı iri dokulu yüzeye sahip protezlerin kullanımının tercih edilmemesi yönünde öneri gerekip gerekmediği araştırılmakta.

Özetlemek gerekirse, dün olduğu gibi bugün de meme protezlerinin kullanımını sınırlayacak bir durum söz konusu değil. Bilim yine de her konuda şüpheci yaklaşımını insanların yararına sürdürüyor ve sürdürecek.

Meme Büyütme Ameliyatlarında Doğru Boyuta Karar Vermek

Meme büyütme ameliyatı temelinde memenin boyutunun arttırıldığı bir ameliyattır. Ne kadar büyütülecektir? Hasta ne büyüklükte bir meme istemektedir? Sadece hastanın beklentisine göre mi karar verilecektir? Sınırlar var mıdır? Boyut konusunda ortak bir dil nasıl belirlenebilir?

Bu konuları inceleyen literatüre bakıldığında yapılan çalışmalar, doğru boyuta karar vermek kadar, hastanın vücut ve doku özelliklerinin de bilinmesinin ve protezin yerleştirileceği yerin durumunun da çok önemli olduğunu ortaya koymaktadır.

Burada vurgulanan konu; hastanın doku ve meme özellikleri gözetilerek uygun boyuta karar verildiğinde ileride karşılaşılabilecek sorunların daha az olduğudur. Buna karşın, doku özellikleri göz önünde bulundurulmadan sadece hasta veya doktorun tercihlerinin göz önünde tutulduğu durumlarda, başlangıçta sonuç daha tatmin edici olsa bile ileride rastlanabilecek komplikasyonların arttığına şahit oluyoruz.

İlgili konu: Meme Büyütme Ameliyatı Sonrasında İz Kalır mı?

Meme büyütme için başvuran hastanın beklentileri şüphesiz çok önemlidir. Daha büyük, dolgun, üst kutupta belirgin bir artış istenebilir. Cerrahın görevi, bu beklentilerin nereye kadar sağlıklı karşılanabileceğini belirlemek ve bunu izah edebilmektir.

Meme büyütme ameliyatlarında, doku özelliklerini hesaplamalara dahil eden boyut kararları, daha sağlıklı ve komplikasyonlardan uzak sonuç almak için tercih edilen yöntemlerdir.

Çene Altının Şekillendirilmesinde Sodyum Deoksikolat Uygulaması

Çene ucu ve çene konturu, estetik profiling ayrılmaz bir parçasıdır. Çene altında yağlanma, çene konturunun bozulmasına yol açarak bu estetik profile olumsuz yönde etkileyebilir. Çene altındaki yağın liposuction ile alınması bu konuda altın standart olarak kabul edilse de, cerrahi bir uygulama olması nedeniyle herkes tarafından kabul görmez. Ayrıca, nadir de olsa komplikasyonlara, uzun iyileşme süreçlerine veya düzensizliklere yol açabilir.

Estetik alanında yüzün daha iyi görünmesi için inanılmaz gelişmeler olmasına karşın, çene altındaki yağın azaltılmasına yol açacak ameliyatsız yöntemler konusunda gelişmeler çok sınırlıdır. ATX-101, sentetik olarak elde edilmiş bir deoksikolik asit formula, üzerinde uzun süre çalışılarak enjeksiyon formunda üretilmiş, Kanada ve ABD’de çene altındaki yağın tedavisi için kabul edilmiştir.

İlgili konu: Gıdı Neden ve Ne Zaman Sarkar?

Çene altı yağ birikimlerinin tedavisinde, günümüzde hala cerrahi ve/veya liposuction en geçerli tedavi olsa da, Sodyum Deoksikolat ameliyatsız bir enjeksiyon yöntemi olarak giderek daha çok yerini bulmakta ve uygulanmaktadır. Yağ hücrelerinde parçalanma ve ölüme yol açan bu ajan yaklaşık 1 ay içinde sonuca ulaşmakta ve bu arada üstteki deriye bir zarar vermemektedir.

Bu uygulamanın kısa süre içinde Türkiye’de de uygulanması beklenmektedir.

Yeni Yıl ve Yılbaşı: İnsanların Değişim Aracı Olarak Anlamı

Yeni yıl-yılbaşı ve bunun insanların hayatındaki anlamı, gündemdeki tartışmalar gibi bir Hristiyanlık adeti olmaktan çok uzak, izleri Mısır Uygarlıkları, Romalılar ve Şaman geleneklerine kadar uzanabilen çok eski bir gelenektir.

Yeni yılın nasıl karşılandığı, nasıl eğlenildiğinden çok, günümüzde insanlar tarafından nasıl yeni kararlar almak ve bunları uygulayabilmek açısından önemli olduğuna odaklanmak istiyorum.

3000 erişkinde yapılan çalışmalar; yeni yılda en çok arzu edilen şeylerin, kilo vermek, daha fazla para kazanmak, spor yapmak, yeni iş bulmak ve daha sağlıklı beslenmek üzerinde yoğunlaştığını göstermektedir. Bu tip kararların alınmasında erkeklerle kadınlar arasında kadınlar lehine küçük bir fark görülmektedir.

İlgili konu: Estetik Ameliyat Öncesi Doğru Doktor Nasıl Seçilir?

Yine bu ilginç çalışmada, hedeflenen değişiklikleri tek tek veya birkaçını bir arada yapmak konusunda farklılıklar ortaya konmuştur. Eski anlayış, beyin kapasitemiz ve gösterebileceğimiz efor açısından hedefleri tek tek gerçekleştirmeyi önerirken, son yıllardaki araştırmacılar özellikle birbiri ile ilintili iki hedefin bir arada gerçekleştirilebileceğini belirtmektedir. Örneğin; sağlıklı beslenme ve spor, sigarayı bırakmakla stres mücadelesi, ilişki ve iletişim gibi.

Yapılmak istenen konularda başarılı olmak için önerilen 4 konu; öncelikle bir eylem planı yapılması, zaman zaman kaçamaklar olsa da hedeflenen konuda kararlı bir duruş, alınan kararın çevredekilerle paylaşılması ile güçlendirilmesi ve alınan kararın gerçekleştirilebilecek, makul bir karar olması.

Ocak ayı, yeni yıl, yılbaşı; sadece bir tarihi değişim ve eğlence ile kutlanan bir aktivite değil, aynı zamanda hayatımızla ilgili kararlar aldığımız ve önemli değişimleri başlattığımız bir olgudur.

Meme Alındıktan Sonra Kullanılan Protezler: Radyoterapi Sonuçları Etkiliyor

Meme kanserinin tanısı kolaylaştı, erken tanı arttı. Bunlar meme derisinin korunarak memenin alınmasına ve aynı anda silikon protezlerle memenin yeniden yapılabilmesine imkan sağladı.

Son yıllarda kanser veya koruyucu nedenlerle memenin alındığı ve aynı anda onarımın yapıldığı olguların sayısı çok arttı. Radyoterapideki ilerlemeler ile daha ileri evrelerde bile bu onarım tercihinin uygulanması da arttı. Ancak erken dönemde sonuçlar iyi olsa da radyoterapi uygulanan olgularda uzun sürede sertleşme, kapsül oluşumu oranları arttı ve şekil bozuklukları gelişti.

Bunu nedenlerini incelediğimizde radyoterapinin damar yapısına ve deri dolaşımına olumsuz etkileri olduğunu ve oluşan doku sertleşmesinin komplikasyonlara yol açtığını görebiliyoruz.

İlgili konu: Meme Estetiğinde Kullanılan Silikon Patlar mı?

Bu durum, radyoterapi görecek hastalarda protez ile onarım yapılmaması anlamına gelmemektedir. Sadece bu durumda görülebilecek sorunların daha çok ve yapılması gereken ilave işlemlerin artma olasılığına karşın bir hatırlatmadır.

Buradan yola çıkarak, radyoterapi görecek kişilerde protezle onarım yerinde doğrudan daha komplike cerrahi işlemlere geçilmesine gerek olmasa da, bu hastalarda revizyon olarak adlandırdığımız ilave işlem veya yeniden onarım teknikleri konusunda hastaların bilgilendirilmesi gerekmektedir.

Türk Plastik Cerrahların Gelirlerinin Amerika’dakilerle Kıyaslanması

Amerika Birleşik Devletleri’nde yapılan istatistikler, meslek gruplarının gelişiminin yanı sıra gelirlerini göstermesi açısından da önemli.

2016 raporları, plastik cerrahların gelirlerinin diğer branşlardaki doktorlar arasında orta düzeyde olduğunu gösteriyor. Gelir artış oranlarına bakıldığında Plastik Cerrahi %1 ile en alt sıralarda. Plastik Cerrahlar arasında en iyi geliri elde edenlerin çalışma koşullarına bakıldığında ise farklı branşlardan çok sayıda grup çalışması yapılan ofislerde görev alanların ilk sırada olduğu, bunu özel sağlık kuruluşlarında çalışanların izlediği ortaya çıkmıştır.

Cinsiyete göre dağılıma bakıldığında, erkek Plastik cerrahların kadın plastik cerrahlardan daha çok kazandığı görülmüş. Kendi kendinin patronu olanlarla, başkalarının patronajı altında çalışanlara bakıldığında anlamlı bir fark görülmemiştir.

İlgili konu: Burun Estetiği Ameliyatında Doktor Seçimi

Plastik cerrahlara, aldıkları ücretlerden tatmin olup olmadıkları sorulduğunda, yaklaşık %50 oranında bir memnuniyet görülmüş.

Yıllar içinde mesleğinden memnun olanların oranı giderek düşmüş ve tekrar seçme hakkı olsa tıp ve plastik cerrahlığı seçecek olanların oranı %30’a inmiş.

Bu oranların, Türk Plastik Cerrahları için de aşağı yukarı benzer olduğu söylenebilir. Tıp ve özellikle cerrahi branşlar giderek daha zor tercih edilen meslekler olma özelliğine ulaşıyor. Eğitimin uzunluğu, zorluğu ve yıpratıcılığı, sağlık politikalarında doktor aleyhine gelişmeler, hep birlikte doktor ve plastik cerrahlar arsında mesleki tatmini azaltan konular. İleride, tekrar özendirici gelişmelerle mesleğe ilginin artması beklenebilir.

2016 Etik Raporu: Para, Aşk ve Hastalar

Tıp alanında yaşanan değişimler doktorların etik anlayışlarını gözden geçirmelerine ve para, tutku ve hastaları açısından verecekleri kararları gözden geçirmelerine yol açıyor. 25 ayrı daldan 7500 doktor ile yapılan bir araştırmanın sonuçları 2016 Etik Raporu’nda yayınlandı. Sorular ve cevapları çok çarpıcı.

“Eğer finansal bir ceza alma ihtimaliniz varsa yapacağınız tedaviyi uygulamaktan kaçınır mısınız?”

Bu soruya %78 oranında “hayır” cevabı verilmiş. Doktorların büyük bölümü, hastanın gereksinimlerinin en önde geldiğini ve finansal ceza alma ihtimali olsa bile başka türlü davranamayacaklarını belirtmişler.

“Sigorta şirketi karşılamayacağı için tedavi planınızı değiştirir misiniz?”

Bu soruda ağırlık, hasta için en etkili tedaviye karar verilmesi olmakla birlikte bazı doktorlar, sigorta şirketinin karşılamayacağı tedaviyi önermekten kaçındıklarını, bazıları ise duruma göre davrandıklarını belirtmişlerdir.

“Bir ilaç firması tarafından ücretiniz ödenerek konferansa davet edilirseniz bu durum ilaç ve tedavi tercihlerinizi etkiler mi?”

Çoğunluk bu durumun ilaç tercihlerini etkilemeyeceğini belirtmiş. Ancak ilaç firmalarının bu yolla baskı yapabileceğini düşünenler de mevcut.

İlgili konu: Estetik Ameliyat Öncesi Doğru Doktor Nasıl Seçilir?

Hastanın tedavisinin sigorta şirketi tarafından karşılanması için durumu abartacak bir rapor hazırlar mısınız?”

Buna verilen cevap çoğu zaman “hayır” olmakla birlikte genellikle hastanın durumunun daha çok anlaşılması için raporu limitlere kadar kullanma durumu da mevcut.

“Hastanızla romantik veya seksuel bir ilişki kurmanız kabul edilebilir mi?”

Bu soruya %80 oranda verilen cevap “hayır”. %20 civarında kişi, tedavi bittikten sonra 6 ay ile 1 yıl geçtiğinde bu konuda bir sorun olmadığını belirtiyor.

Birçok farklı ayrıntıyı sorgulayan bu rapor, yıllar içinde toplumda olduğu gibi doktorlar arasında da etik kodlarda değişiklikler olduğunu gösteriyor.