Kepçe kulak nedir, nasıl anlaşılır?

Kulak kepçesinin kafa tabanından 2 cm’den daha açık olması ve kulak sayvanının dış kıvrımına paralel olan ve kulağın içinde seyreden 2. kulak kıvrımının oluşmaması durumuna kepçe kulak denir.

Kimler kepçe kulak ameliyatı olmalı?

Kepçe kulak doğumsal bir anomalidir. Doğumu izleyen erken günlerde fark edilirse bazı kalıplar uygulanarak tedavi edilebilir. Eğer fark edilmezse kalıcı hale gelir. Kulak, gelişimini genellikle 6 yaş civarında tamamlar. Okul öncesi döneme denk gelen bu yaşlarda estetik tedavinin yapılması esastır ve amaç çocuğun en çok alay konusu olabileceği okul döneminden önce psikolojik bir travmaya maruz kalmamasını sağlamaktır.

Kepçe kulak nasıl ameliyat edilir?

Cerrahi olarak çok sayıda teknik vardır, bunların arasında daha hızlı iyileşme sağlayan, daha emniyetli olan teknikler daha yaygın uygulanır. Çocukluk çağında, genel anestezi tercih edilirken, ileri yaşlara kadar ameliyat olmamış kişilerde lokal anestezi tercih edilebilir.

Ana hatları ile muayene yapıldıktan sonra eğer kulak kepçesi kafa tabanından çok açıksa kulağın çukur bölümü dikişlerle kafa tabanına yaklaştırılabilir.

Kulak sayvanında 2. kıvrım oluşmamışsa bunun şekillendirilmesi için kıkırdak törpü ve dikişlerle kıvrımlı hale getirilebilir.

Kepçe kulak ameliyatı sonrası

İşlemden sonra 4 gün süreyle başı saran bir sargı uygulanır ve 6 hafta kadar travmalardan uzak durmak gerekir.

Sadece enjeksiyon yaparak göğüs büyütme fikri yeni değildir. İlk göğüs büyütme işlemlerinin göğüse sıvı paraffin enjeksyonu ile yapıldığı söylenebilir. Ancak, sağlıksız bir yöntem olması, göğüste ağrılı şişliklere, enfeksiyonlara yol açması nedeniyle terkedilmiştir.

Silikon teknolojisinin gelişmesi ve bir kese içinde silikon jel uygulamaları 1960’lardan beri göğüs büyütme işlemlerinin altın standardıdır. Ancak göğsün büyütülmesi işlemini düşünen her 10 kişiden ancak 1’i bu işlemi yaptırmaktadır. Bunu temel nedeni ise birçok kişide olan ameliyat korkusudur. Bu nedenle ameliyatsız estetik yöntemi olarak göğüs büyütme tekniği için çalışmalar sürmektedir.

Yüzde dolgu uygulamaları için başarıyla kullanılan hyalunorik asitin son 10 yıl içinde değişik firmalarca meme büyütme için ameliyatsız olarak enjeksiyon tekniğiyle kullanılabilmesi için çalışmalar ve uygulamalar yapılagelmektedir. Genel olarak basit bir teknik ile HA meme büyütme amacıyla kullanılabilmektedir. Burada temel sorun işlemin etkinlik süresinin kısa olmasıdır. HA oldukça pahalı bir üründür. Göğüste belirgin bir büyüme sağlamak için her göğüse kullanılması gereken HA yaklaşık 200’er cc’dir. Uygulamadan sonra, ilk birkaç ay gögüs büyüklüğünü sürdürürken giderek küçülmeye başlar. Birinci yılın sonunda, genellikle başlangıç düzeyine dönülmüş olur.

Dünyada en yaygın estetik cerrahi girişimi olan liposuction, teknolojideki ilerlemelerden bağımsız kalmamıştır. Teknolojinin katkılarından biri de, ultrason yardımı ile yağların daha kolay aspire edilebilmesini sağlayan VASER teknolojisi olmuştur.

Vaser son 5 yıla damgasını vuran, stabil, sonuçları net bir teknolojidir. Lasere kıyasla daha geniş vucüt alanlarına uygulanabilir. Vaser uygulaması ile yapılan vakumla yağ alma işlemlerinde, elde edilen yağ tekrar vücuda enjekte edilmek üzere kullanılabilir.

Ultrasonik teknolojinin bir diğer yararı yağ dokusunun bir anlamda şekillendirilmesi ile sağlanan ve high definition olarak adlandırılan, karın kaslarının belirginleştirilmesi, vücudun bazı hatlarının ortaya çıkarılması çabalarında sağladığı ilerlemelerdir.

Ultrasonik liposuction, diğer adıyla Vaser liposuction, vakumla yağ alma sonuçlarını çok daha iyi noktalara taşımış önemli bir gelişmedir.

Burun estetiğinde daha hızlı iyileşmeyi sağlamaya, aynı zamanda daha kesin ve iyi neticeler elde etmeye dönük çalışmalar devam etmektedir. Bunların bir kısmı cerrahi aletlerin gelişmesi için olurken, bazıları da ameliyat öncesi planlama alanındadır.

Simulasyon çalışmaları (ameliyattan önce elde edilebilecek sonuç hakkında fikir veren resim çalışmaları) alanında, daha ileri bilgisayar teknikleri ve 3 boyutlu sistemler giderek gelişmektedir. Bunlar, ameliyat olacak kişi ile estetik cerrahın daha ayrıntılı planlama yapmalarını sağlayabilen yardımcı araçlardır.

Cerrahi aletler konusunda, giderek boyutları küçülen ve yüksek teknolojinin rafine ettiği enstrümanlar geliştirilmektedir. Amaç, yapılacak işlemler sırasında hedef doku dışındaki dokulara zarar verilmemesidir.

Burun içindeki etlerin küçültülmesinde holium laser oldukça iyi sonuçlar sağlarken, cerrahi işlemin sonunda veya sonrasında, şekil verilen burunun deri kalitesini arttırmak ve daha düzgün bir deri yüzeyi sağlamak için fraksiyone lazerden yararlanmak mümkündür.

Meme silikonu yaptığımız hastalardan en çok duyduğumuz soruların arasında göğsün ne zaman yumuşayacağı konusu da vardır. Bu sorunun cevabı; genellikle kişinin göğüs yapısına, kullanılan teknik ve proteze bağlı değişir.

Meme estetiğinde silikon çeşitlerine göz atacak olursak; ana hatları ile ince yüzeyli ve yoğunluğu daha az olan silikon jelle dolu protezler daha çabuk yumuşar. Ancak, son yıllarda, hem yüzeylerde, hem de silikon jelin içeriğinde daha yoğun silikonların kullanımı artmıştır. Bunun temel nedeni, bu tür protezlerle daha az kapsül sertleşmesi olduğuna inanılmasıdır. Bu protezlerde, ameliyattan sonra sertlik hissinin hem daha çok olması hem de daha uzun sürmesi beklenir.

Bir diğer önemli konu, silikonun yerleştirildiği doku planıdır. Kasın arkasına yerleştirildiği zaman, önüne yerleştirilmesine kıyasla yumuşama daha geç olur. Özellikle genç ve deri altı dokusunun ince olduğu hastalarda, kasın arkasını daha çok tercih etmekteyiz.

Meme için estetik cerrahide uygulamalardan kaynaklanan farklılıklar olmasına karşın, genellikle operasyondan sonraki ilk 6 haftada göğsün büyük oranda yumuşadığını söyleyebiliriz. Tam olarak, göğsün rahatlaması, doğal salınımına kavuşması ise yaklaşık 3 ayı bulmaktadır.

Bilinmesi gereken, erken dönemlerdeki sertliğin çoğu zaman beklenen bir durum olduğu, göğsün zaman geçtikçe yumuşaması gerektiği, giderek sertleşen bir göğsün varlığında mutlaka doktora başvurulmasının uygun olacağıdır.

Göz altı morluğu gibi bir başka göz çevresi şikayeti olan göz altı çukurluğu ya da çöküklüğü çok erken yaşlarda görülen yapısal bir sorun olabileceği gibi, yaşlanmayla birlikte bu bölgede oluşan değişikliklerin bir sonucu olabilir.

Elmacık kemiği üzerindeki doku zamanla yanak ve dudak kıvrımına doğru yer değiştirir ve göz altı uzunluğu artar, bu bölgedeki kemik çıkıntı üzeri boşalarak çökük bir görüntü oluşur.

Yüz estetiğinde bu sorunun çözümüne, geçici dolgular, vücuttan alınan yağ dokusunun enjeksiyonu ve sarkan orta yüzün yukarıya doğru askılanması başta olmak üzere birbirinden çok farklı tekniklerin tek tek veya bir arada kullanılması ile ulaşılabilir.

Göz altı çukuru tedavisi ile karşılaştırıldığında göz altı morluğu çok ayrı bir konudur ve estetik ameliyatı düşünen farklı yaş guruplarından birçok kişinin sorunudur.

Temel olarak morluğun nedenini bilmek, çözümüne giden yolda en önemli adımdır. Bazen deri bu bölgede o kadar incedir ki morluğa yol açan deri altından yansıyan kasın röflesidir. Bazen derinin kendi rengi, melanin pigmentlerinden dolayı daha koyudur. Deri rengi koyuysa, renk açıcı peeling’ler veya fraksiyone laser tedavisinden yararlanabiliriz.

Morluk derinin inceliğine bağlıysa, HA dolguları veya çok rafine edilmiş tekniklerle kullanılabilecek yağ enjeksiyonları faydalı olabilir. Burada özellikle vurgulanması gereken konu, yağ çok inceltilmeden ve doğru plan dışında kullanılırsa çözümü çok zor olabilecek düzensizliklerin ortaya çıkabileceğidir.

Ameliyatsız estetik tedaviler arasında son yıllarda sivrilen bir teknik özellikle yüz gençleştirmede kullanılan Fraksiyone Laser uygulamaları olmuştur. Fraksiyone Laser, güçlü bir enerji kaynağı olan laserin özel bir teknoloji ile yumuşatılması, uygulandığı bölgede iyileşmeyi kolaylaştıracak şekilde derinin bazı alanlarına dokunmadan etki yapması ile bilinir.

Basitçe anlatmak gerekirse, Fraksiyone Laser uygulaması bir dama tahtası ile anlatılabilir. Dama tahtasında yan yana duran karelerin birinin laser etkisi altında kalırken diğerine laser uygulanmadığını düşünürseniz, uygulanmayan bölgedeki deri, uygulama yapılan bölgenin daha çabuk iyileşmesine yardımcı olur. Bunu, milimetreler düzeyinde düşünürseniz daha iyi anlaşılabilir.

Fraksiyone laser için kullanılan 2 ana enerji kaynağı CO2 ve Erbium Laserlerdir. Bu uygulamanın sağladığı en önemli avantaj, işlemden sonra gündelik hayata dönüşün çok hızlı olmasıdır. Zaman zaman tekrarlanan seanslarla etkinlik arttırılırken iyileşmenin kalitesi ve işlem sonrası kişinin konforu gene üst düzeyde tutulur.

Estetik cerrahide Fraksiyone laserin en sık uygulama alanları yüzdeki lekelerin giderilmesi, kırışıklıkların azaltılması, yüzde bir yenilenme sağlanmasıdır. Fraksiyone lazer, yüz gençleştirme ameliyatları ve/veya botox tedavisi ve dolgu tedavisi gibi uygulamaların yanında destek tedavisi amacıyla da kullanılabilir.

Kol germe ameliyatı çok sık uygulanan estetik cerrahi yöntemlerinden biri değildir. Bunun temel nedeni ise bu ameliyata bağlı oluşan izlerdir. İzler genellikle daha az dikkat çeken yerlere yerleştirilerek bu olumsuzluk azaltılmaya çalışılır ancak tamamen yok etmek mümkün değildir.

Kolda, karşımıza çıkan sorunlar genellikle 2 gurupta toplanır; yağlanma ve deri fazlalığı. Yağlanma, kilo fazlalığına bağlı olabileceği gibi, bazen zayıf kişilerde bile genetik nedenlerle kolda yağlanma dikkati çeker. Bu gibi durumlarda, liposuction yöntemi ile yağla kalınlaşmış kollar inceltilebilir. Deri elastikiyeti iyiyse ilave bir işlem gerekmez. Hafif düzeyde deri elastikiyeti kaybı varsa laser lipo deriyi sıkılaştırmakta faydalıdır.

Doğrudan deri fazlalığının olduğu durumlarda ise sadece liposuction faydadan çok zarar verir. Bu durumda, deriyi toparlayan cerrahi işlemler yapılmalıdır. Oluşacak izlerin genellikle koltuk altı veya kol iç arka bileşkesinde yer almasına çalışılır.

İz önceleri daha çok dikkati çeker, yaklaşık 1 yıl sonra ise daha silik olması beklenir. Ancak, kişinin yarası beklendiği gibi iyileşmiyorsa veya gerginlik aşırı düzeyde ise izin rahatsızlık verecek kadar dikkati çekmesi söz konusudur.

Burun estetiğinde teknik ilerlemeler ve özellikle daha rafine işlemlerin kullanılması iyileşme sürecini hızlandırmıştır. Özellikle, erken dönemde, şişlik ve morluk gibi beklenen durumların şiddeti azalmış ve günlük hayata dönüş kolaylaşmıştır.

Daha önceleri kalıp alındıktan sonra, ikinci hafta boyunca burun bantlanırken, pratik bir değeri olmadığı için bu uygulamaya artık gerek görmemekteyim. Hasta konforunu arttıran bir diğer özellik ise, burun içine tampon kullanılmamasıdır. Burun içi örtüsünün ameliyat sonunda dikilebilmesi baskıya gereksinimi büyük oranda azaltmıştır.

Burun estetiği sonrası iyileşme 2 ana başlıkta ele alınmalıdır. İlki, günlük yaşama dönüş ve kısıtlamaların ortadan kalkması, diğeri ise burnun son şeklini alması için geçecek süreçtir.

Gündelik hayata dönüş için genel bilgiler; estetik ameliyattan sonraki ilk 2 gün mutlak ev istirahati, ilk haftayı daha dikkatli geçirmek, kalıp alındıktan sonra (ameliyattan sonra 7. gün) travmalardan uzak ve aşırı sıcak banyo, hamam, sauna, solarium ve buhar banyosundan uzak geçirilecek bir 6 haftalık süreç gerekir. İlk 6 hafta içinde ağır gözlükler kullanılmamalıdır.

İkinci aşamada, burunun şeklinin oturması beklenir. Kalıp alınır alınmaz bile, burnun şekli ile ilgili bir fikir edinmek mümkün olmakla birlikte, ilk 2 ay kaba şişlikler azalır. Ancak özellikle burun ucunun detaylarının ortaya çıkması ve kıkırdak ayrıntılarının görünmesi uzun bir zamanı gerektirir. Burun derisinin kalınlığına ve yumuşak doku özelliklerine göre burnun son şeklini almasının ameliyattan sonra 6 ay ila 1 yıl arasında olacağını söylemek yanlış olmaz.