Karın Germe Ameliyatlarından Sonra Duyu Kaybı ve Ağrı

Karın germe ameliyatları ile ilgili sorulan sorular, duyulan endişe ve aktarılan bilgiler, estetik cerrahinin başka hiçbir alanında karşımıza çıkmaz. Gerek iyileşme süreci konusunda, gerekse ameliyattan sonraki kısıtlamalar konusunda bilgiler çoğu zaman abartılı ve yanlıştır.

İyi planlanmış ve gerçekleştirilmiş karın germe ameliyatları çok tatmin edici sonuçlar verir ve iyileşme süreçleri hızlıdır. Diğer estetik ameliyatlara kıyasla biraz daha uzun istirahat gerektirir, ağır yük taşımamak ve bir süre ağır spor yapmamak gerekir.

İlgili konu: Karın Germe Ameliyatı Sonrası Doğum Yapılabilir mi?

Karın germe ameliyatlarında %80 oranında karşımıza çıkan ve mutlaka bilinmesi gereken bir konu; karnın alt bölgesinde görülen duyu kaybıdır. Bu durum neredeyse kaçınılmazdır. Karnın alt bölümündeki fazla derinin atılması sırasında, duyu sinirleri etkilenir ve uyuşukluğa yol açar. Bir süre sonra buna alışılır, kısmen düzelmeler görülebilir.

Diğer bir konu ise, karın germe ameliyatlarından sonra nispeten az karşılaşılan ısrarlı ağrılardır. Ameliyat olanların %8’inde görülen bu durum, nedeni tam olarak bilinemeyen bir sorundur.

Karın ameliyatları ile ilgili istatistikler, %90 oranında memnuniyet gösterir. Buna rağmen nadiren görülebilen kalıcı ağrı ve sıkça karşılaşılan uyuşukluk konusu, başvuran kişilere ayrıntıları ile açıklanmalıdır. Karın germe ameliyatı özellikle doğum sonrası veya aşırı kilo kayıplarından sonra vücudun şekillendirilmesinde başvurulan önemli bir ameliyattır.

Meme Kanserinde Meme Onarımı ve Radyoterapinin Etkileri

Erken tanının artması ile genç yaşta meme kanseri nedeniyle memesi alınmış ve silikon protezler ile meme onarımı yapılan çok sayıda kişide, önemli tartışma konularından birisi radyoterapi ve bunun etkileridir.

Radyoterapi, teknolojideki tüm ilerlemelere rağmen deri ve yumuşak dokular üzerinde olumsuz etkilere sahiptir. Meme onarımı için silikon yerleştirildiğinde radyoterapinin olumsuz etkileri daha da önem kazanır. Radyoterapi, yerleştirilen silikonun çevresinde kapsül oluşumunu arttırır. Başarılı bir meme onarımı yapılmış olmasına rağmen, zamanla deformitelerin oluşmasına, memenin sertleşmesi, küçülmesi ve yerinin değişmesine yol açabilir.

İlgili konu: Kadınların Meme Kanseri Sonrası Onarım Seçenekleri Arasında Tercihleri

Meme onarımının, özellikle geç dönemdeki sonuçları üzerindeki tüm olumsuzluklara karşın, radyoterapi meme kanseri onarımında vazgeçilemeyecek önemde olan bir tedavi yöntemidir. Bu nedenle, radyoterapiye karşı olmak yerine, doğru zamanda uygulanması ve meme onarımı üzerine olumsuz etkilerini azaltacak önlemler alınması gerekir.

Meme kanserinde kişinin sağlıklı ve uzun yaşamasını sağlayan tedavi teknikleri hızla geliştirilmektedir. Bunların sayesinde, meme onarımı da mümkün olabilmekte ve kişi bir organ eksikliği yaşamadan hayatını sürdürebilmektedir.

Tıpta Kayıt Tutma Neden Gerekli?

Tıp fakültelerinde tanı koyma ve tedavi için verilen eğitimin yanı sıra tıbbi kayıt teknikleri öğretilir ve önemi vurgulanır. Dijital teknolojinin sağladığı kolaylıklar, tıpta kayıt tutmayı kolaylaştırmakla kalmamış, aynı zamanda zenginleştirmiştir.

Özellikle plastik cerrahi alanında tanı ve tedavi aşamalarında, yazılı kayıtların yanı sıra, aynı anda fotoğraf çekmek, gerekiyorsa video kayıtları ile tanı ve tedavi aşamasının tüm kayıtlarını saklamak mümkündür.

Bu durum birçok açıdan önemli yararlar sağlar. Öncelikle tanı ve tedavinin tüm aşamaları dökümante edilmiş olur. Bu bilgiler, geç dönemde kişinin tekrar değerlendirilmesinde kullanılabilir, yeni bir girişim gerektiğinde yönlendirici olabilir. Örneğin bir meme protezi kullanılmışsa protezin özellikleri, hangi teknikle yerleştirildiği, varsa ameliyata dair detayların not edilmesi yapılacak yeni bir işlem için kolaylaştırıcı bilgiler sağlar.

İlgili haber: Estetik Ameliyat Öncesi Doğru Doktor Nasıl Seçilir?

Doktorların öğrencilerini yetiştirmek ve kendi aralarında, kongre ve toplantılar ile bilgi alışverişi yapmaları sırasında ellerindeki dökümanlardan yararlanmaları, kitap ve dergi yazıları için bu bilgileri gözden geçirmeleri mesleklerinin vazgeçilmez yönlerinden biridir.

Yeni nesil akıllı telefonlar, yüksek çözünürlüklü fotoğraf ve video kayıtları yapabilmektedir. Bunların internet ortamında transferi ile anında başka bir uzmana danışmak mümkün olabilmektedir. Uzakta yaşayana bir hastanın son durumunu bu şekilde görerek değerlendirmek, gerekirse uzaktan konsültasyon yapmak bile artık mümkündür.

Yalnızlık Alzheimer Hastalığıyla Bağlantılı mı?

Yakın dönemde yapılan çok ilginç bir araştırma, Alzheimer bulguları arasında sayılan beyinde amyloid artışı olanlarda daha çok yalnızlık ve sosyal izolasyon duygusuna rastlandığını ortaya koydu.

Bu araştırmada sorulan sorular şöyleydi:

  • Ne sıklıkla kendinizi yalnız hissedersiniz?
  • Ne sıklıkla kendinizi dışlanmış hissedersiniz?

Çalışmalar, sosyal davranışlardan yola çıkarak Alzhemier hastalığının erken dönemde fark edilip fark edilemeyeceği üzerine yoğunlaşmış durumda.

Çağımızda en önemli bilişsel sorunlardan biri haline gelen Alzheimer hastalığının gerek erken dönemde tanısı, gerekse hastalığın bulgularının yavaşlatılması ve geciktirilmesi konusunda çok sayıda çalışmaya ihtiyaç var.

Botox ve Dolguların Yan Etkilerinden Kaçınmak

Doktorluk eğitimi içinde öğretilen en önemli konulardan biri, iyi tedavi yapmanın yanı sıra, tedavinin komplikasyon ve istenmeyen etkilerinden kaçınmaktır. Bu durum cerrahi uygulamalar kadar cerrahi olmayan uygulamalar için de geçerlidir.

Botox ve dolgu uygulamaları, ince detaylar içeren ancak genelde basit olarak adlandırılan uygulamalardır. Kısa eğitimler ve kurslarla botox ve dolgu uygulamalarını öğrenen ve yapan çok sayıda doktor vardır. Bunların eğitimi sırasında, en güvenli uygulama biçimleri öğretilse bile botox ve dolgu uygulamaları komplikasyon ve yan etkilerden tamamen arınmış değildir. Bunların oluşmasını engelleyen yöntemler kadar, oluştuklarında izlenecek yollar ve bu yan etkileri en aza indirecek tedavileri de bilmek gerekir.

İlgili konu: Botoksun Etkisi Ne Kadar Sürer, Tekrar Ne Zaman Yapılmalı?

Botox için yetersiz kalan bir enjeksiyonu bir süre sonra desteklemek amacıyla küçük dozlarda tekrarlamak gerekebilir. Hastaların aşırı talepleri karşısında durabilmek, gereksiz enjeksiyonların yaratacağı olumsuzluklar konusunda bilgilendirmek de doktorun görevidir.

Dolgu yan etkileri ve komplikasyonları daha önemlidir. Ele gelen kitleler, düzensizliklere zamanında müdahale etmek gerekir. Bir damar tıkanıklığına yol açmışsa dolguyu hemen çözen enjeksiyonlar yapılmalıdır. Bu noktada gecikmek, geriye dönüşü zor sorunlara yol açar.

Botox ve dolgu uygulamaları hafife alınmamalı, dikkakli bir şekilde gerçekleştirilmeli ve bir sorun oluştuğunda ne yapılması gerektiği bilinmelidir.

Boyut Konturu İçin Sodyum Deoxycholate Uygulaması

Boyundaki yağlanmaların giderilmesi için çene altına yapılan liposuction, lazer, ultrason ve radyofrekans uygulamalarının etkin sonuçlarını biliyoruz. Deri gevşekliği olduğu durumlarda ise yüz germe ve boyun germe ameliyatlarını uygulamak daha doğru bir seçenek olarak karşımıza çıkıyor.

Son yıllarda önemli bir gelişme yaşandı. Enjeksiyon olarak uygulanabilen bir sentetik ürün olan deoksikolik asidin, boyun şekillendirmede emniyetli ve etkin bir şekilde kullanıldığı kanıtlandı.

ABD’de Kybella adıyla, çene altı yağ dokusunun şekillendirilmesinde kullanılmasına resmi otoritelerce izin verildi.

İlgili konu: Kimler Boyun Germe Ameliyatı Olmalı?

İdeal yüz boyun ilişkisi, aslında tarih boyunca ve kültürler arasındaki farklara rağmen büyük bir değişim göstermedi. Kabaca, göze hoş gelen yüz boyun geçişi olarak tarif edebileceğimiz detaylara bakınca, çene altında yağ dokusuna bağlı dolgunluğu olan insanların çekici görünmediği söylenebilir. Bu his kişinin kendini iyi hissetmesini de engelleyebilir. Bu bölgede yağlanma, bir yaşlılık bulgusu gibi algılansa da bazen çok genç kişilerde de rastlanabilir.

Bu sorunun çözümünde cerrahi uygulamalar hep ön plandadır. Cerrahinin oluşturabileceği bazı komplikasyonlar nedeniyle, cerrahi dışı uygulamalar hem hastalar, hem de cerrahlar tarafından tercih edilmektedir. ATX-101 isimli sentetik bir madde olan deoksikolik asit, bu anlamda ufuk açan, ofiste uygulanabilecek, ameliyatsız bir teknik olarak boyun şekillendirmede dikkati çekmektedir.

Kilolu Hastalar İçin Bariatrik Cerrahi Öneriyor muyum?

Aşırı kilo sadece estetik bir sorun değil. Gündelik yaşam aktivitelerinden, şeker ve tansiyon gibi birçok hastalığa yol açması veya bu hastalıkların tedavisini güçleştirmesi ile önemli bir sağlık sorunu yaratıyor. Bu yüzden gerek diyet, gerek egzersiz ve gerekse ilaçlarla zayıflamaya ait çok sayıda program ve tedaviden söz edebiliriz. Bilindiği gibi, son yıllarda, bu programlara ek olarak bariatrik cerrahi adı verilen ve midenin bir şekilde küçültülmesi, daraltılması ile zayıflamayı sağlayan cerrahi uygulamalar gündeme geldi ve giderek yaygınlaştı.

Bariatrik cerrahi, müthiş bir şekilde, belirgin kilo kaybı sağladı ve bu kilo kaybının korunması konusunda da başarılı oldu. Bu durumda her aşırı kilosu olan kişiye bariatrik cerrahi önermeli miyiz?

İlgili konu: Ani Kilo Veren Kişilerde Estetik Ameliyatla Sarkıklık Gidermek

Bariatrik cerrahi tüm ilerlemelere karşın sorunsuz bir cerrahi değil. Kaçaklara yol açması ihtimali küçük de olsa var. Ayrıca, mide ve bağırsak sisteminde yarattığı değişiklerin uzun dönemde etkileri tam bilinmiyor. Bu durumda, bariatrik cerrahiyi gerçekten önermemiz gereken durumlar, vücut kitle endeksinin %35 ve üstünde olduğu kişiler ve bunun yanı sıra tansiyon ve şeker gibi eşlik eden ve ayarlanması güç rahatsızlığı olanlar içindir.

Bu hastalarda bariatrik cerrahi, diğer yöntemlerle kıyaslanamayacak kadar net ve tatmin edici bir zayıflama sağlıyor ve bu yönüyle kişinin sağlığını olumlu etkiliyor.

Meme Onarımlarında Bir Sonraki Hedef: Meme Duyusunun Oluşturulması

Meme kanseri nedeniyle memenin alınıp yeniden yapılmasında, boyut, şekil ve estetik sonuçlarda çok iyi bir noktaya gelmemize karşın hala en önemli sorunumuz oluşturduğumuz memenin uyuşuk olmasıdır.

Ameliyattan önce hastalarımıza ayrıntılı bir şekilde anlatmadıysak, hastalarımız ameliyattan sonra memelerinin uyuşuk olmasına şaşırmakta ve bu durumun kalıcı olduğunu öğrendiklerinde şaşkınlıkları daha da artmaktadır.

Tıp mensupları için meme dokusunun tamamen alındığı bir ameliyattan sonra onarım yapılsa bile memede duyu olamayacağı normal ve beklenen bir durumdur. Buna karşın duyu sinirlerinin yok olacağını ve duyu hissinin kaybolacağını hastalar bilemez.

İlgili konu: Kemoterapi Sırasında Saç Dökülmesini Önleyen Baş Soğutma Sistemleri

Çoğu zaman, yapacağımız meme onarımlarında, memenin eskisinden bile daha iyi görünebileceğini, hatta vücudun kendi dokuları kullanılmışsa başkaları dokunduğunda memenin onarılmış bir meme olduğunu anlayamayacaklarını söyleriz.

Peki meme onarımını kim için yapıyoruz? Kişinin kendisi ne hissedecek? Bu sorulara cevap vermeye çalışalım. Meme onarımını şüphesiz kişinin kendisi için yapıyoruz. Kişinin beden tamlığı kaybolmasın diye yapıyoruz. Bu konuda, yani görünümü onarmakta sorunumuz yok. Duyu ise bugünkü koşullarda tamamen düzeltebileceğimiz bir konu değil. Gelecekte bu konuda gelişmeler için çalışıyoruz.

Ancak şu anda, meme onarımından sonra memede duyu kaybı olduğunu, giyilen sütyenin sıkması durumunda fark edilmeyeceğini, göğüse yaslanan sıcak bir cisimle memenin yakılabileceğini ve bu konularda dikkatli olunması gerektiğini hatırlatmak gerekir.

Gençlik Döneminde Genital Bölge Ameliyatlarına Talep ve Eğitimin Önemi

Yirmi yaş civarındaki gençler arasında estetik meme ve genital bölge ameliyatlarına olan ilgi giderek artmaktayken, doktorların ve sağlık gruplarının buna nasıl yaklaşması gerekir?

Bu konu tıp mensupları arasında yoğun bir şekilde tartışılmaktadır. Gençlere meme ve genital bölge anatomisinin farklılıkları ve bunun doğallığı açısından bilgi verilmesi gerektiği ortadadır.

Birçok genç kız, meme ve genital bölge gelişimi konusunda bilgisiz ve cerrahi işlemlerin sağlayabilecekleri ile ilgili olarak gerçekçi olmayan beklentiler içindedir. Birçoğu internetten gördüğü labiaplasty görüntülerinden etkilenmekte, kendi anatomilerinin sorunlu olduğu fikrine kapılmakta ve gerçekçi olmayan ameliyat talepleriyle doktora başvurmaktadırlar.

İlgili konu: Estetikli Ünlüler Gibi Olmaya Çalışmayın

Bu şekilde başvuran kişilere, genital bölgenin anatomik olarak çok değişkenlik gösterebileceğinin ve bunların normal olduğunun görseller yardımı ile anlatılması gerekir. Gerçekten cerrahi girişim gerektirecek sorunu olanlarda da ameliyatın çok küçük yaşlarda yapılmaması için çaba gösterilmelidir.

Bu konuda bir diğer sorun da başvuranların arasında, dismorfizm veya psikolojik sorunları olanları ayırabilmek gerekliliğidir. Aynı zamanda bu gençleri cerrahiye yönlendiren nedenler, maruz kaldıkları bir yorum veya psikolojik travmanın olup olmadığı da araştırılmalıdır.

Özetle, genital bölge sorunları vardır, ameliyatı gerekebilir. Ancak, bu durumun bir salgın gibi ve olur olmaz talep eden herkese uygulanmaması, bu konuda gençler arasındaki bilincin arttırılması ve eğitimin önemini vurgulamak gerekir.

Kemoterapi Sırasında Saç Dökülmesini Önleyen Baş Soğutma Sistemleri Ümit Vaat Ediyor

Erken evre meme kanseri tedavisi için yapılan kemoterapiden önce, kemoterapi sırasında ve sonrasında, başı soğutan cihazlar %50’den yüksek oranla çok kadında saç dökülmesine engel olmakta. Bu kadının aldığı kemoterapi biçiminin yanı sıra, soğutucu cihazların ne kadar yetkin kullanıldığına bağlı olarak sonuç vermekte.

Şubat ayında yapılan iki bilimsel çalışma da bu cihazların saç dökülmesini engellediğini ortaya koydu.

Araştırmacıların açıkladığı üzere soğutma, saçlı deriye gelen kan damarlarını büzerek, bu bölgeye gelen kan akımını azaltmakta, bu şekilde saç köklerine etki eden kemoterapi miktarı azalmakta ve saçlar korunmaktadır.

İlgili konu: Meme Kanseri Sonrası Yaşam: Meme Onarımları

Bilindiği gibi, kemoterapi sırasında oluşan saç dökülmesi geçici bir dökülmedir. Buna rağmen saç dökülmesinin geçici bile olsa kadınlar üzerinde etkisi çoktur, hatta kadınların yüzde 8’i saçı dökülecekse kemoterapiyi reddedeceğini belirtmektedir.

Sonuçların başarısı kullanılan kemoterapi rejimi ile doğrudan ilgilidir. Antrasiklin içeren tedavilerde başarı düşüktür.

Kemoterapinin yan etkilerinden olan saç dökülmesinin baş soğutma yöntemi ile engellenmesi, meme kanseri tedavisinde önemli bir gelişme olarak dikkati çekmektedir.