Yıllardır çalışma hayatımın en önemli ritüellerinden birisi kongre ve toplantılarda yaptığım konuşmalardır. Genellikle, olay şöyle gelişir: Bir telefon veya mail ile yapılacak bir toplantıda konuşma yapmak için davet alırım. Takvime bakıp, uygun olup olmadığı belirttikten sonra, toplantının kapsamı, benden beklenenler, konuşma süresi gibi detaylar bir kenara yazılır.
Bu davet genellikle tesadüfi değildir. Sizin ilgilendiğiniz konuları bilen meslektaşlarınız özellikle o konularla ilgili size ararlar ve sizin de daveti alır almaz neler anlatacağınızla ilgili planlamanız başlar.
Ameliyat araları, akşam saatleri, hafta sonundan çalınmış saatler ile konuşmanız yavaş yavaş oluşur. Toplantı gününe yakın daha yoğun bir mesai ile olgunlaşır ve sunum günü gelir. Zamanınızı en iyi şekilde kullanmaya çalışırsınız ve sunum sonrası aldığınız tepkiler, o konuyu layıkıyla ele alıp almadığınızı ortaya koyar.
İlgili konu: Son Ayların Toplantı Maratonu
Genellikle, bu sunumların maddi bir karşılığı yoktur, çoğu zaman iş gücünüzü harcadığınız için maddi kaybınız bile olabilir.
Peki bu durumda neden bu toplantı davetleri heyecan yaratır ve çoğu zaman hayır diyemeyiz? Aslında böyle bir davet başkaları tarafından o konuda bir kabul gördüğünüzün işaretidir ve bu bir cerrah için kıymet biçilemeyecek kadar önemlidir.
Ayrıca bu toplantılar sizin yaptığınız işleri daha analitik incelemenize, daha ayrıntılı bilgi toplamanıza, işleri gerek rapor gerekse resim ve video olarak daha iyi belgelemenize yol açar.
Tüm bu yönleri ile toplantılar, toplantıyı dinleyenler kadar ve belki de ondan çok toplantıda konuşma yapanlar için de yararlıdır.