Avustralya’da çok yakınlarda yaşanan bir olay bu soruyu gündeme getirdi. Orta yaşlı bir kadın öksürük şikayeti ile çok yetkin bir doktora başvurdu. Muayene ve testler sonucunda, doktor kadının çok ileri evre bir akciğer kanseri olduğunu saptadı. Ancak bir hafta içinde bir gemi gezisine çıkacak olan hastanın canını sıkmamak için bu bilgiyi dönüşüne sakladı (hastaya yapılabilecek hiçbir tedavi yoktu).
Ancak hasta, yolculuk sırasında fenalaştı, tatilini yarıda kesmek zorunda kaldı ve acil şartlarda transferi yapılırken, yoğun bakım girişimleri de uygulanmasına rağmen, ne yazık ki hayatını kaybetti.
İlgili konu: Cerrah ile Hasta Arasında En Önemli Konu: İletişim
Aile, durumu öğrenince tepki gösterdi ve doktoru eleştirdi. Bu olaydan yola çıkarak, hastaların bilgi hakkı ve doktorların bu konudaki davranışları gözden geçirilmeye başlandı. Bu olguda, doktorun doğru bir tutum içinde olduğunu düşünmek mümkün. Hastanın gezisini yapmasını bekleyip, sonra bu bilgiyi paylaşmasını insani ve uygun görebilirsiniz. Bir yandan da, bu bilgiyi paylaşsaydı, kişinin önceliklerinin farklı olabileceğini, belki gemi gezisini bir kenara koyup, son günlerini ailesi ile geçirmeyi planlayabileceğini de unutmamak lazım.
Kötü haberlerin verilmesi konusunda, uygun zamanı beklemek, doğru cümlelerle anlatabilmek bir sanat. Bu noktada doktor, etik kuralları gözeterek bazı değişik yaklaşımları tercih edebilir ve bu hekimlik sanatı içinde değerlendirilebilir.