Tıbbın ilk kuralı, Hipokrat’tan beri değişmemiştir: “Primum non nocere”
Türkçesi “Önce zarar verme” demektir. Bu ilke tıbbı belirleyen en önemli kurallardan biridir.
Diğer yandan bildiğimiz bir başka önemli konu da, vücudun ve özellikle derinin bütünlüğünü bozan herhangi bir şeyin (ameliyat kesisi, bir yanık veya yaralanma) dokuda ve deride iz bırakmasıdır. Bu iz, az veya çok, hafif veya belirgin, az veya çok dikkat çeken, ağrılı veya ağrısız olabilir. Ancak mutlaka bir iz kalır. İzin olumlu veya olumsuz olmasını belirleyen çok sayıda faktör vardır. Bunların bir kısmı, yaralanma tipi ile ilgilidir, bir kısmı yaralanan bölgenin özellikleri veya kişinin genetik veya fiziksel özellikleri ile ilgilidir. Bir kısmı ise tedavinin biçimi, doğru bir yaklaşım olup olmadığı, kullanılan malzemeler gibi tedaviyi üstlenen doktor ile ilgili özelliklerdir.
Bunlara sırasıyla bakacak olursak, yaralanma tipi nasıl bir izin kalacağını belirlemekte çok önemlidir. Temiz bir cisimle oluşmuş, düzgün bir kesi veya yaralanma genellikle daha iyi bir iz oluşmasına yol açar. Cerrahın bistüri ile yaptığı bir kesi, düzgün bir cam kesisi buna örnek oluşturabilir. Buna karşın, kirli, düzensiz bir yara kötü iyileşir ve dikkati çeken bir iz bırakır. Aynı şekilde, sıcak su ile oluşan yüzeysel bir yanık daha çabuk ve iyi iyileşirken, kızgın bir yağ ile oluşan derin bir yanık kötü iz bırakır.
İlgili konu: Yara İzi Olmadan Estetik Ameliyat Mümkün mü?
Ancak, unutmamak gerekir ki, vücudun farklı bölgeleri aynı biçimde oluşmuş travmalara farklı tepki verebilir. Örneğin, düzgün ve temiz bir kesi göz kapağında oluşmuşsa, göz kapağı derisi ince olduğu için mükemmel iyileşirken, aynı özellikte bir kesi sırt veya omuz gibi bir alanda çok dikkati çeken bir iz bırakabilir. Deri bu bölgelerde daha kalın olduğu ve alttaki kasların germe etkisi daha fazla olduğu için iyileşme sırasında kollajen liflerine olumsuz etki ile kötü nedbe oluşumu neredeyse kaçınılmazdır. Hastaların büyük bir kısmı aynı yaralanma ile vücudun çeşitli yerlerinde oluşan izlerin bu denli farklı olmasını anlamakta güçlük çekerler.
Yaş, yaralanmalardan sonra oluşan izlerin kalitesini çok etkiler. Yaşlı insanlarda, sanılanın aksine izler çok daha iyidir ve az dikkati çeker. En kötü izler ise ergenlik döneminde karşımıza çıkar. Çocukluk dönemini ise ikiye ayırmak gerekir. Bebeklik dönemi iz açısından olumlu iken, oyun çocukluğu dönemi iz açısından kötüdür.
Yaraların, vücudun kıvrımları ve çizgileri ile ilişkisi de oldukça ilginçtir. Eğer bir iz, vücudun doğal bir kıvrımına denk gelirse (alın çizgisi ya da kasık vb), iyileşirken bu doğal kıvrımların içinde kaybolur ve pek dikkati çekmez. Ancak vücudun, özellikle derinin kıvrımları ve çizgileri ile uyuşmayan, onları dikine kateden izler çok belirgin olabilir.
Yara iyileşmesi ve izler konusunda, derinin rengi, kişinin genetiği ve fiziksel özellikleri de önemli olabilir. Koyu tenli kişilerde izler daha belirgindir, açık tenlilerde izler daha az dikkati çeker. Hipertrofik nedbe ve keloid gibi aşırı izler, kalın, kabarık ve kaşıntılı izler, derinin tonu arttıkça daha çok karşımıza çıkar.
Şeker hastalığı, damar sertliği gibi hastalıklarda, yara iyileşmesinin gecikmesine ve kötü izlere yol açabilir.
Bazı genetik yatkınlıklar kötü iz oluşmasına yol açabilir. Ailede kötü ize sıkça rastlanıyorsa, benzer bir durumla karşılaşmak söz konusu olabilir.
Yaralanmanın şekli ve kişinin özelliklerinin yanı sıra bir yaranın nasıl bir iz bırakacağını belirleyen bir başka önemli faktör de tedaviyi yapan ve tedavinin nasıl yapıldığıdır.
Plastik cerrahide, bir yarayı onarırken dikkat edilen önemli prensiplere bakarsak: Tedavi sırasında en ideal yöntemlerin kullanılmasına dikkat edilir. Yara iyice temizlenir, temizlenirken hücre hasarı yaratmayacak şekilde antiseptikler kullanılır. Ölü dokular alandan uzaklaştırılır. Tedavi çok iyi aydınlatılmış bir ortamda, çok hassas ve uygun aletlerle yapılmalıdır. Kaba aletler ve malzemeler ile iyi bir tedavi yapılamaz. Yara dikilecekse az reaksiyon yapan ve o dokuyu bir arada tutabilecek kalınlık ve özellikte dikiş malzemeleri kullanılır. Dokuların doğru bir şekilde karşı karşıya getirilmesi çok önemlidir. Kaş, dudak kenarı gibi alanlarda bu konu çok önemlidir. Ne kadar ince bir iz bile olsa kaşın, dudağın hizasını bozan bir iz çok dikkati çeker. Bunların düzeltilmesi de zordur.
Yaralanmalarda ilk tedavi alınacak sonucu belirlemede çok önemlidir. Ancak yaranın sonraki bakımı da özenle yapılmalıdır. Çok iyi onarılsa bile bakım iyi yapılamayacak olursa, yara enfeksiyonu oluşabilir ve bu da kötü bir ize yol açabilir.
İz, bir yaralanmanın bize bıraktığı bir hatıradır. İz bırakmadan bir yara iyileşmesi gerçekleşemez. Olsa olsa o iz, pek dikkati çekmeyen iyi bir haline getirilebilir. Bunun için yaralanmanın şekli dışında, kişinin özellikleri ve genetiğinin yanı sıra tedavinin nasıl yapıldığı ve bakımı da önem arzeder.